10 Kasım 2023 tarihinde yayınlanmıştır.
Şeyh yalancı da olsa, münâfık da olsa, samîmî bir mürîd onun yalanından ve nifâkından zarar görmez. Mâdem ki mürîd samîmîdir Allah onun bu samîmiyetini karşılıksız bırakmaz, mürşid sahtekâr da olsa mürîd bu işden kazançlı çıkar.Bu sözde belki bir haklılık payı var ancak bu belki milyonda bir kişi için geçerli olabilir. Nitekim Hazret-i Mevlânâ, sahte mürşidler ile onlara samîmiyetle bağlanan safdillerin ahvâlini beyân etdikden sonra şöyle buyuruyorlar :
Bazen bir mürîd, yalancı bir şeyhi adam zannedip ona inanır ve ona sadâkatle bağlanır. O mürîd, bu sadâkati ve samîmiyeti sebebiyle öyle bir makâma erişir ki şeyhi, o makâmı rü'yâsında bile görmemişdir. Böyle bir mürîd, suya girse boğulmaz, ateşe girse yanmaz halbuki şeyh diye bağlandığı kişi bunları hayâl bile edemez. Fakat bu, son derece nâdirdir.
Yine aynı husûsda Cenâb-ı Mevlânâ Fîhi Mâ Fîh'deki bir sohbetlerinde şöyle buyuruyorlar :
Dediler ki, "Nasıl oluyor da bazı mürîdler şu sahtekâr şeyhe meyl ediyor ve ona ta'zîm ediyorlar?". Dedim ki, "Sahtekâr şeyh, taşdan, putdan daha aşağı değil ya. Taşa, puta tapanlar, onlara tazîm ediyorlar, onlardan bir şeyler bekliyorlar, onlarla şevke geliyorlar, dilekler diliyorlar, hâcetlerini istiyorlar ondan, onlara karşı ağlayıp sızlanıyorlar. Halbuki, taşın, putun bunlardan haberi bile yok. Fakat Allau Teâlâ, o şeyhi o mürîdlerin bâtınında sıdk husûlüne sebeb kıldı. Halbuki bu husûsda hayır yokdur.
Bir fakîh, çocuğun birini dövüyordu. "Neden dövüyorsun, suçu ne çocuğun" dediler. Dedi ki, "Siz bu piçi bilmezsiniz, neler yapar" dedi. "Ne kabahati var?" diye sordular. "İnzâl vaktinde kaçıyor, gidiyor" dedi. Yani kucaklama ânında onun hayâli kayboluyor, bu da inzâle mâni' oluyor" dedi. Hiç şübhe yok ki o, hayâline âşık onun. Çocuğunsa bundan haberi bile yok. İşte mürîdler de bu işe yaramaz şeyhin hayâline âşık olmuşlar. Oysa onun ne onların ayrılıklarından haberi var, ne buluşmalarından, ne de hâllerinden.
Gerçi aşk, yanlışa ve hatâya düşürücü bir hayâl ile de vecde sebeb olabilir. Olabilir ammâ bu vecd, Habîr ve Basîr olan ma'şûk-ı hakîkîye âşık olan âşığın vecdi gibi olmaz. O âşığın hâli, karanlıkda sevgilisini kucakladığını zannederek bir direği kucaklayıp ağlayan ve şikâyet eden kimsenin hâline benzer. Onun aldığı lezze
Büyük bir mürşidin huzûrunda bu mesele bahis konusu olunca, Hazret şöyle buyurmuş :
Nâkısdan kâmil çıkmaz. Velâyet-i Hâssa-i Muhammediyye makâmına gelememiş olanlardan mürşid olmaz. Ne kadar bilgili olurlarsa olsunlar, irşâda ehil olmadıkları halde, mürşidlik iddiâsı ile ortaya atılan kimseler tıpkı dağda yol kesen eşkiyâ gibidir hattâ onlardan da beterdir. Zîrâ bunların kesdikleri yol, Allah yoludur. Bu yüzden de dağdaki eşkiyâya verilen idam cezâsı, bu gibi sahte mürşidler için çok hafîf kalır. Dünyâda verilecek hiç bir cezâ bunların suçuna kefâret olamaz. Bu yüzden bunların cezâsı âhiretde verilecekdir. Verilecek cezâ da yüzüstü sürüklenerek cehenneme atılmakdır.
Eskiden bu gibi kimselere kutta'-i tarîk deniliridi, yol kesen eşkiyâ manâsına. Çünkü bu gibi sahtekârlar, samîmî insanların seyr u sülûküne mâni olmakda ve onların yolunu kesmekdedirler. Dağdaki eşkiyâ nasıl ki insanları yolundan alıkoyuyor, parasına malına el koyuyor, hattâ canına bile kasdediyorsa, bunlar da insanların her şeyden daha kıymetli olan ömürlerini hebâ etmekde, kimisini mâlen, kimisini bedenen, kimilerini de hem mâlen hem bedenen sömürmekdedirler.