20 Ocak 2018 tarihinde yayınlanmıştır.

Vaktiyle bir pâdişâh büyük bir saray yaptırmaya karar vermiş. Adamlarına emir vermiş ve sarayın kusursuz olması için hiç bir masrafdan kaçınmamalarını söylemiş. Pâdişâhın gönlünü hoş etmek için hiç bir masrafdan kaçınılmamış ve sarayın gerek inşaatına gerek tefrîşâtına gerek tezyînâtına çok büyük bir servet harcanmış. Sarayın her tarafı altınlarla bezenmiş, mücevherlerle süslenmiş. Nihâyet saray tamamlanınca bu muhteşem eseri göstermek için her tarafdan bir çok insan davet edilmiş. Her gelen sarayın debdebesine, mefrûşâtın şatafatına, tezyînâtın ihtişâmına hayrân kalmış. Pâdişâh bir ara adamlarını toplamış ve onlara sormuş : "Sizce bu saray mükemmel oldu mu? Gözümüzden kaçan bir kusur ya da noksanlık olmasın?" Pâdişâhın adamları hep bir ağızdan "Pâdişâhım, ne kusûru, ne noksanı olacak ki. Böyle bir saray bugüne kadar hiç görülmemişdir, hattâ duyulmamışdır" diyerek sarayın güzelliğini övmüşler. Pâdişâh da bu övgülerle mest olup kendinden geçerken orada bulunan bir zât pâdişâhı hayrete düşüren bir söz söylemiş, demiş ki, "Pâdişâhım! Saray güzel olmasına çok güzel ama büyük de bir kusûru var. Siz mâdem ki sordunuz öyleyse gördüğüm kusûru söylemek zorundayım. Lütfen bana kızmayın, darılmayın". Pâdişâh hayretle "Nedir o kusur, hemen söyle de, bir an evvel düzeltelim" deyince o zât demiş ki, "Maalesef sarayınızda çok büyük bir delik var. Eğer o delik olmasaydı bu saray neredeyse cennet saraylarından farksız olacakdı". Pâdişâh daha da çok hayret ederek “Ben sarayı başdan aşağı dolaşdım senin söylediğin gibi bir delik filan görmedim. Sen bunu nereden çıkardın?" diyerek çıkışınca o zât demiş ki : "Pâdişâhım! Benim bahsettiğim delik sizin bildiğiniz deliklerden değil, Azrail’in gireceği delikdir. O deliği kapatamadığınız müddetçe bu sarayda size huzûr ve rahat yokdur".
Ferîdüddîn Attar Hazretlerinden aldığım bu hikâyedeki remzlere gelince :
- Pâdişâh, gaflet içinde yaşayan, ölümü ve Allah'ı unutarak dünyânın âlâyişine kendisini kaptıran, zevkine safâsına düşkün insanların remzidir.
- Saray, bu gâfil insanların ömürleri boyunca yığdıkları servet, mal-mülk, ev-araba gibi bekâsı olmayan üstelik âhiretde hesâbı sorulacak olan şeylere remzdir.
- Pâdişâh fikirlerini sorduğunda sarayı medheden kişiler, kötü arkadaşlara, insanı günâha götüren yoldaşlara işâretdir. Bunlar bazen insanın kendi âilesi de olabilir. Kişiyi gaflete ve dalâlete teşvîk edenlerin bir kısmı kendileri degaflet ve dalâletde oldukları için bir kısmı da menfaatlenmek için yaparlar.
- Pâdişâhı îkâz eden zât, gaflete dalanları, ölümü ve Allah'ı unutanları uyaran mürşide işâretdir.
- Pâdişâhın kızması, gâfillerin kendilerini îkâz edenlere müteşşekir olacağı yerde çoğu zaman onlardan nefret etmesine işâretdir. Bu da tıpkı balın hastaya acı gelmesine benzer. Mürşidin sözü bal gibi tatlıdır ama gaflet içinde yaşayan ehl-i dünyânın mîzâcı o derece bozulmuşdur ki, o şifâlı sözler ona zehir gibi gelir.
Azrâil aleyhisselâm hep ensesinde dolaşırken, dünyânın âlâyişine aldanıp, Allah'ı unutan ve gaflet ile ömür süren kişiye ne kadar hayret edilse azdır, değil mi?
Azrâil'in nefesi bilmez ki hep ensesinde
O Allah'ı unutmuş hep dünyâ hevesinde