17 Eylül 2021 tarihinde yayınlanmıştır.
Büyük sôfî Ebû Said Ebu'l-Hayr Hazretleri, bir akşam kürsüye çıkıp vaaza başlamış. Onu dinleyenler arasında kendi dervîşlerinden de pek çok kişi varmış. Hazret vaazıyla dinleyenleri mest ü hayrân ederken, bir aralık dışarıdan bağırış çağırış sesleri, sarhoş naraları gelmeye başlamış. Meğer o civarda bir ayyaş varmış, sık sık kendisi gibi ayyaşları evinde toplar, işret meclisleri tertîb edermiş. O gece de ayyaşlar onun evinde toplanmışlar, içip içip naralar atıyorlarmış. Hazret-i Şeyh hiç istifini bozmadan vaaza devam etmiş ama bazı dervîşlerin huzûru kaçmış, canı sıkılmış. Hattâ homurdanmalar başlamış, "Gidip şu adamın evini başına yıkalım" filan diyenler olmuş. Hazret, bu sözleri duyunca, sohbetine ara verip dervîşlere şöyle seslenmiş, "Fesübhânallah! Onlar bâtıl ile meşgûl oldukları için sizdeki hakkı hiç duymadılar, hiç hissetmediler. Bunda şaşılacak bir şey yok. Fakat siz hakkı bu kadar ayân beyân duyup gördüğünüz halde onlardaki bâtılı nasıl duydunuz, nasıl hissettiniz? Demek ki siz kendinizi tam ma'nâsıyla hakka vermiyorsunuz!
Sarhoşlara kızan, onların evlerini başlarına yıkmak isteyen dervîşler, ucuba düşmüşlerdir. Ucub, öyle bir illetdir ki kişiye kendisini yüksek, başkalarını alçak gösterir. Ucuba düşen kişi, kendini beğenir, ameline güvenir, kendisini cennetlik, başkalarını cehennemlik görmeye başlar. Bilmez ki ucub, şeytanın sıfatıdır ve sâhibini dosdoğru cehenneme götürür.