3 Ocak 2021 tarihinde yayınlanmıştır.
Sebu'l-Mesânî, Sûre-i Fâtiha'nın isimlerinden biridir. Bu tabir, Sûre-i Hicr'deki, "وَلَقَدْ اٰتَيْنَاكَ سَبْعًا مِنَ الْمَثَان۪ي وَالْقُرْاٰنَ الْعَظ۪يمَ" âyet-i kerîmesinde zikredilmişdir. Bu âyet-i celîlde geçen Kur`ân-ı Azîm de Fâtiha'nın isimlerindendir.
Sebu'l-Mesânî'deki seb, yedidir, Fâtiha Sûresi yedi âyetdir, buna işâretdir.
Mesânî kelimesi ise birçok ma'nâya gelir. Bunları üç başlıkda toplayabiliriz :
- İstisnâ ma'nâsına gelen senâ kökünden türeyen ma'nâ
- Medh ma'nâsına gelen senâ kökünden çıkan ma'nâ
- Tesniye yani ikilik ma'nâsına gelen senâ kökünden çıkan ma'nâlar
Mesânî kelimesini, müstesnâ ma'nâsına alırsak, Sebu'l-Mesânî tabiri, Sûre-i Fâtiha'nın eşi menendi olmayan bir sûre olduğunu ifâde eder. Nitekim bir hadîs-i şerîfde, "Nefsim yed-i kudretinde olan Allah'a kasem ederim ki, ne İncil'de, ne Tevrat'da, ne Zebûr'da ne de Kur`ân'da Fâtiha'nın bir misli yokdur" buyrulmuşdur. Daha önce de söylediğimiz gibi bu sûre-i celîle her bakımdan müstesnâ bir sûredir.
Övgü ma'nâsına gelen senâ kökünü esas alırsak, Sebu'l-Mesânî, Cenâb-ı Hakk'ın senâ edildiği sûre demek olur. Hakîkaten de bu sûre-i celîle, başdan sona kadar hamd ü senâ ile doludur.
Tesniye köküne göre ma'nâ verirsek, mesânî, mesnânın çoğulu olmuş olur. Mesnâ, ikişerli, ikili, çifte, mükerrer, bükülü, katlı, kıvrımlı, büklümlü, tekid edilmiş, takviye edilmiş, tahkîm edilmiş gibi ma'nâlara gelir. Eğer bu ma'nâları dikkate alırsak, şu nükteler ortaya çıkar :
- Bu sûre-i celîle, celâl ile cemâli cem' etmişdir. Burada celâlden murâd, gaybu'l-guyûb olan ehadiyyet-i zât, cemâlden murâd ise zât-ı ehadiyyetin sıfat ve esmâ ve ef'âl ile zuhûrudur. Dikkat ederseseniz, gerek sûre-i celîlenin başındaki besmelede, gerek onu takib eden hamd cümlesinde önce ism-i zât yani Allah lafzı zikredilmiş, sonra zât-ı ilâhînin en câmi', en şumüllü sıfatları olan Rahmân, Rahîm ve Rab sıfatları beyân olunmuşdur. Eğer bu sıfatlar bildirilmeseydi de yalnız Allah lafzıyla iktifâ edilseydi, herkes kendi hayâline göre bir Allah'a inanırdı. Öyle olmasın diye, ism-i zâtdan hemen sonra sıfatullah beyân edilmişdir ki, insanlar Hakk'ı doğru tanısın, doğru bilsin.
- Bu sûre-i celîlede, rahmet ile gadab, hidâyet ile dalâlet, dünyâ ile âhiret, abdiyyet ile rubûbiyyet bir aradadır, iç içedir. Ne var ki bunlardan biri zâhirde, biri bâtındadır yani biri diğerini perdelemişdir. Meselâ hamd cümlesinde rubûbiyyet abdiyyeti perdelemişdir. Allah Rabbü'l-âlemîndir demek, Hakk'dan gayrı ne varsa hepsi de O'na kuldur yani O'nun terbiyesi, gözetimi, irâdesi altındadır demekdir.
- Sûre-i Fâtiha'nın her namazda mükerreren okunmasına işâretdir. Zîrâ Fatiha'sız namaz olmaz. Her namazın her rekatında Fâtiha'yı okumak farzdır. Zamm-ı sûreye eklenerek okunmasına da işâret vardır.
- Bu sûre-i celîlenin yarısı kulun Rabbine duâsı, yarısı Rabbin kuluna atâsıdır. Mesânî buna da işâret eder.
- Bu sûre-i celîlenin yarısı senâ, yarısı duâdır. Mesânîde buna da işâret vardır.
- Fâtiha'daki yedi âyetden her birinin Kur`ân'ın yedide birine muadil olmasına işâretdir.
- Bu yedi âyetin yedi cehennemin kapılarını kapatacağına işaretdir.
- Sûre-i Fâtiha'nın iki defa nâzil olmasına işâretdir.
- Bu sûre-i celîlenin cümleleri arasında da mütekâbiliyyet vardır. Şöyle ki, besmele ile cümle-i hamdele birbirine mütekâbildir. "Errahmanirrahim" ile "Mâliki yevmid dîn" âyetleri de böyledir. "İyyake na'büdü" cümlesi ile "iyyâke nesteîn" cümlesi arasında da ma'nâ bakımındna mütekâbiliyet vardır. Aynı şekilde "ihdine's-sırâta'l-müstakîm" ile "sırâtallezîne en'amte 'aleyhim" ve "gayri'l-mağdûbi 'aleyhim" ile "vele'd-dâllîn" cümleleri birbirine mukâbildir, çiftelidir.
- Sebu'l-mesânî, bu sûre-i celîlede iki kere zikredilen yedi kelimeye işâretdir diyenler de vardır. Bu kelimeler, Allah, Rahmân, Rahîm, İyyâke, Sırât, Aleyhim lafızları ile aynı ma'nâya geldiği için çift sayılan Gayr ve Lâ lafızlarıdır.
Her ne sır Kur`ân'da var 'ilme'l-yakîn
Fâtiha'da bulunur hakka'l-yakîn