28 Ağustos 2018 tarihinde yayınlanmıştır.
İnsanın secdedeki hâli, vücûdunun en küçük göründüğü hâldir. İnsan, secdedeki hâliyle, Hakk'ın büyüklüğü karşısında bir hiç olduğunu ifâde etmiş olur. Nitekim secdeye giderken getirilen tekbîr ve secdede okunan tesbîh de aynı ma'nâya işâret eder.
Kıyamda yüz kıbleye dönükdür ve insan etrafında olanı biteni farkedebilecek durumdadır. Rükû'da yüz yere dönükdür ve insan bir ölçüde etrâfından alâkayı kesmişdir. Secdede ise, yüz yere konur ve insan etrâfıyla alâkasını tamâmen kesmiş olur. Namazın rükünleri seyr u sulûka, secde de sülûkun nihâyeti ve maksadı olan Hakk'dan gayrı ne varsa hepsinden yüz çevirmeye işâretdir.
Secde eden kişi, yedi a'zâsıyla secde eder. Yani başını, ellerini, ayaklarını ve dizlerini hep birden yere koyar. Bu da insanın bütün varlığı ile Hakk'a yönelmesine, tam bir teslîmiyyete ve her işinde Hakk'a tevekkül etmesine işâretdir.
Namazın rükünleri harflere teşbîh edilecek kıyâm elif harfine, rükû' dal harfine, secde ise mim harfine benzer. Bu üç harf bir araya gelince "ﺁﺩﻡ Âdem" kelimesi teşekkül eder. Secde, kâmil insân olmaya işâretdir. Secdesiz insan "ﺁﺩ ad" olarak kalır ve "ﻋﺪﻡ adem"e mahkûm olur.
İnsan rûh ile bedenden müteşekkildir. Beden toprakdan yaradılmışdır ve süflîdir. Rûh ise Allah'dandır ve ulvîdir. Secde, süflî olanı terk etmeye, ulvî olana yönelmeye işâretdir.
İnsan toprakdan yaradılmış olduğu halde en hakîr gördüğü şeylerden biri toprakdır, yerdir. Ne kadar temiz olursa olsun, insan yüzünü yere veya toprağa koymak istemez. Bırakınız yüzünü elbisesinin bile yere sürünmesi insana ağır gelir. Cenâb-ı Hakk'ın yeryüzünü mescid kılmasının yani necis olmamak şartıyla her yerde namaz kılınmasına izin vermesinin bir hikmeti de insanların dağlardan büyük olan burunlarını en hakîr gördükleri toprağa sürterek acziyetlerini anlamalarıdır.
İnsanın başı, akla ve ilme, kalbi ise aşka ve rûha işâretdir. İnsan ayaktayken, otururken hattâ yatarken başı hep kalbinin üstündedir. Baş, bir tek secde hâlinde, kalbin aşağısındadır. Secde, aşkı ilimden, rûhu akıldan üstün tutmanın lüzûmuna işâretdir.
Zevk ile anlayıp sırr-ı vücûdu
Kemâline erişdirdi şuhûdu
Hakîkat üzre etmişdir sücûdu
Dergâh-ı Hakk'a yüz sürüp gelenler