29 Ekim 2024 tarihinde yayınlanmıştır.
Adamın biri Selmân-ı Fârisî Hazretlerinin ilminden istifâde etmek için onunla arkadaşlık yapmış. Öyle ki hiç bir işde onu yalnız bırakmamış adam. Meselâ o hamur yoğursa bu ekmeği pişirmiş, o binekleri sulayacak olsa, bu da hayvanlar için yem hazırlamış filan. Nihâyet suların coşup taşdığı bir vakitde, Dicle nehrine ulaşmışlar. Hazret-i Selmân ona, "İn ve sudan iç" demiş. O da içmiş. Selmân, "Biraz daha iç, biraz daha iç" demiş. Adam bir mikdar daha içmiş. Selmân ona sormuş, "Dicle'nin suyundan ne kadar eksiltdiğini düşünüyorsun?" demiş. Adam, "Ne kadar olacak, hiç" diye cevâb vermiş. Bunun üzerine, Selmân-ı Fârisî Hazretleri buyurmuşlar ki : "İşte ilim de böyledir. Ondan bir şeyler alırsın ama hiç bir şey eksiltmiş olmazsın. Öyleyse sana düşen, ondan istifâde edeceğini almakdır".
Sonra nehirden geçmişler ve karşılarına arpa ve buğday yığınları çıkmış. Hazret-i Selmân demiş ki, "Muhammed aleyhisselâmın sağlığında, şu hazîneleri fethedenlerin kimler olduğunu biliyor musun?". "Evet" demiş adam. "Kendisinden başka ilâh olmayan Allah'a yemîn ederim ki, biz o vakitler sabah olur, akşam olur da, yanımızda bir ölçek buğday bulunmadan günlerimizi geçirirdik" demiş. Sonra tekrar yola koyulmuşlar ve bir beldeye gelmişler. Orada da Allah'ın altından ve gümüşden kendilerine neler ihsân etdiğini anlatmış Hazret-i Selmân ve demiş ki, "Muhammed aelyhisselâmın sağlığında, buraları fethedenlerin kimler olduğunu biliyor musun?". "Evet" demiş adam. Hazret-i Selmân buyurmuş ki, "Kendisinden başka ilâh olmayan Allah'a yemîn olsun ki, onlar, yanlarına ne bir dinar ve ne de bir dirhem almadan akşamlayıp sabahlıyorlardı".