Selmân-ı Fârisî Ölürken Niçin Ağlıyordu?

28 Ekim 2024 tarihinde yayınlanmıştır.

Fakr

Selmân-ı Fârisî Hazretleri, ashâbın ileri gelenlerindendir, ashâb-ı soffedendir, Hazret-i Peygamber'in muhabbetini kazanmışdır, öyle ki, "Selmân bizdendir, ehl-i beytimdendir" sözüyle büyük iltifâtına nâil olmuşdur. Şimdi bu zât-ı muhteremin ölüm döşeğindeki ibretlik hâline bir bakalım.

Selmân-ı Fârisî'yi ölüm döşeğinde telaşlı, tedirgin ve ağlar vaziyetde görenler, hayret etmişler. "Niye ağlıyorsun? Senin hayırlı hizmetlerle geçmiş bir mâzin var, Allah Resûlü ile nice gazâlara katıldın, O senden râzı idi, şimdi de O'nun yanına gidiyorsun" demişler. "Ben ne dünyâya bağlı olduğum için ağlıyorum, ne ölümden korkduğum için. Beni telâşa sevkeden ve ağlatan şey, Resûlullah'ın bize sıkı sıkı tenbîh etdiği ve bizden söz aldığı bir husûsdur. O bize, 'Size bir yolcunun ihtiyâcı kadar azık yeter' demişdi. Ben bu haddi aşdığımı zannediyorum, onun için ağlıyorum" demesin mi!

Vefâtından sonra bırakdıklarına bakmışlar, ondan geriye kalan eşyânın kıymeti hepi topu yirmi dirhem kadarmış. Bu da nakit para filan değil, zarûrî ev eşyası, kap kacak nevinden şeylermiş. Yani mal mülk edinmemiş Hazret. Kıt kanâat yaşamış. Bunu şundan da biliyoruz.

Vaktiyle Hazret-i Ömer onu Medâin şehrine vâli olarak tayîn etdiğinde, bu vazîfe için tahsîs edilen beş yüz dirhemlik maaşı almamış, geçimini elinin emeğiyle temin etmiş Hazret. Onu ziyârete giden birisi, onu evinde hurma dallarından sepet örerken bulunca, şaşırmış kalmış, "Allah Allah! Nasıl olur da koskoca islâm devletinin vâlisi böyle bir işle uğraşır" diye hayret etmiş. Öyle ya, vâlinin yüklü bir maaşı olur, emrinde adamları olur, hiç bir şeye ihtiyâcı olmaz filan. Ziyâretçi niçin sepet ördüğünü sorunca Hazret buyurmuş ki, "Hurma dallarını bir dirheme alıyorum, ördükden sonra üç dirheme satıyorum. Bunun bir dirhemiyle yine hurma dalları alıyorum, bir dirhemini çoluk çocuğumun ihtiyaçlarına harcıyorum. Kalan bir dirhemi ise sadaka olarak veriyorum. Ömer, beni bundan men edecek olsa bile ben yine bu şekilde geçinmeye devam edeceğim".

Yine ordu kumandanı olarak görevlendirildiğinde, kendisine yüklü bir maaş tayîn etmiş halîfe ama o bu maaşı olduğu gibi fukarâya infâk etmiş, kendisi elinin emeğiyle geçinmiş. Otuz bin kişilik orduya komuta eden bir kumadan iken, sırtında bir aba ile dolaşır, yatarken onun yarısını altına alır, yatak olarak kullanır, yarısını üstüne alır, yorgan olarak kullanırmış. 

İşte Selmân bunun için Peygamber'in iltifâtına nâil olmuşdur, ehl-i beytinden addetmişdir onu Hazret-i Peygamber. Buna rağmen ölürken üzülüyor, ağlıyor, telaşa kapılıyor. "Peygamber'in huzûruna nasıl varacağım" diye endîşe ediyor. Ne büyük ibret değil mi?

Listeye geri dön