Semâvât-i Seb'a : Yedi Gök

27 Mart 2019 tarihinde yayınlanmıştır.

Seyr-i Süluk
Kur`ân-ı Kerîm'deki "سَبْعَ سَمَاوَاتٍ seb'a semâvât" ve "السَّمَاوَاتِ السَّبْعِ semâvâtü's-seb" tabirleri tefsîr âlimlerini çok uğraştırmış hattâ âciz bırkamışdır. Zâhirde pek basît gibi görünen ve meâllerde basitçe "yedi gök" diye tercüme edilen bu ta'bîrlere her müfessir kendi ilmine, irfânına ve idrâkine göre türlü türlü ma'nâlar vermiş, kimisi bunları, yedi gezegenle, kimisi atmosferin tabakaları ile, kimisi gökyüzünün tabakaları, kimisi de bilinmeyen âlemlerle îzâh etmeye çalışmışdır. Ne var ki, astronomi ilmi geliştikçe, önceki faraziyeler hep ibtâl olmuş ve insanoğlu göklerin akılalmaz derinliğine nüfûz etmekden âciz olduğunu anlamış ve Cenâb-ı Hakk'ın "yedi gök" ile ne murâd ettiğini anlamak da neredeyse imkânsız hâle gelmişdir. Nitekim Sûre-i Rahmân'daki "يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ وَالْإِنسِ إِنِ اسْتَطَعْتُمْ أَن تَنفُذُوا مِنْ أَقْطَارِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ فَانفُذُوا لَا تَنفُذُونَ إِلَّا بِسُلْطَانٍ" âyet-i kerîmesinde buna da işâret vardır.

Uçsuz bucaksız olan bu âlemin akıllara durgunluk veren engin gökleri insanda çok büyük bir merak uyandırsa da insan için asıl önemli olan âfâkdaki gökler değil enfüsdekilerdir. Zîrâ âlem-i kübrâ, insandır. Bütün âlem, insanda toplanmışdır.

Sôfiyye hazerâtına göre yedi semâdan maksad, insanın ma'nevî mi'râcında kat ettiği makâmlardır. Zîrâ nefsin merâtibi, yedidir. Bu yüzden de seyr-i sülûk yedi tavır üzerinedir. Tarîkat lisânında buna "etvâr-ı seb'a" denir. Bu usûle göre sülûk eden sâlik, nefs-i emmâre semâsından yüksele yüksele nefs-i sâfiyye semâsına kadar çıkar ve böylece iç âlemindeki yedi semânın seyrini tamamlanmış olur. Tabii yedinci semâya çıkmakla, seyr-i sülûk bitmez. Nasıl ki Resûl-i Ekrem Efendimizin mi'râcı yedi semâyı seyretmekden ibâret kalmadıysa, salik de yedinci mertebede durmaz, seyrine devâm eder. Nasıl ki Fahr-i Kâinât Efendimiz semâlardan da öte arşı, kürsîyi, sidre-i müntehâyı seyrân ederek "kâbe kavseyn" ve "ev ednâ" makâmlarına yükseldiyse, sâlik isti'dâdı nisbetinde yükselmeye devâm eder.

Âdem ma'nâ dünyâ içinde
A'zam ismdir esmâ içinde

Sûretde nâsût sîretde lâhût
Bir sırr-ı meskût ma'nâ içinde

Ahsen-i takvîm zerre-i hâkden
Bir katredir kim deryâ içinde

Mahrem-i zâtdır nûr-i sıfâtdır
Ümmü’l-kitâbdır kübrâ içinde

Âlem mufassal âdemde mühmel
Oldu mufaddal eşyâ içinde

Sûretde unsur sîretdedir nûr
Dil beyt-i ma'mûr tûbâ içinde

On sekiz bin âlem âdemde mevcûd
Nâr ile cennet me'vâ içinde

Mişkât-ı sadrı kalbi zücâce
Nûrun 'alâ nûr îmâ içinde

Cismi yedi kat arz u semâvât
Dil sırr-ı 'arş ulyâ içinde

Cism ile rûhu "kavseyn"e rnir'ât
Sırr-ı halvet "ev ednâ" içinde

Bir kenz-i mahfî bâzâr-ı Hakk'dır
Esrâr-ı dünyâ ukbâ içinde

Kurbân olan mahviyyetle Hakk'a
Eyyâm-ı 'ıyd-i edhâ içinde

Tezkiye etse nefs-i leîmi
Mâr-ı hevâdan kimyâ içinde

Tasfiye kılsa kalb-i selîmi
Nûr-i sıfât-ı iclâ içinde

Tecrîd-i rûhu mi'râc-ı ma'nâ
Sırr-ı sarây-ı "evhâ" içinde

Tefrîd-i ferdâniyyetle kâmil
Bulur kemâli cern'a içinde

Tâ olsa Sâmî "lâ" ile zâil
Elif görünür "illâ" içinde
Listeye geri dön