Tekkelerin açık olduğu devirde, genç bir adam meşâyihden bir zâta gelerek, dervîş olmak istediğini söyler. Şeyh Efendi, "Evlâdım niyetin iyi ama bu iş çok ağırdır, yapamazsın" der. Genç adam, o derece istekli ve heyecanlıdır ki, Şeyh Efendi'nin sözüne hiç aldırmaz ve, "Zor da olsa yaparım efendim, siz lütfen beni kabûl buyurun" der. Şeyh Efendi, "Evlâdım, bu iş çok zordur, her şeye eyvallah etmek gerekir, herkes bunu yapamaz" filan diye bir kere daha îkâz eder ama genç adam yine aynı heyecanla, "Onu da derim efendim, ne olacak" diye cevâb verir. Şeyh Efendi, "Evlâdım, o iş o kadar kolay değil, hoşuna gitmeyen pek çok şey olur, her şeye eyvallah demek o kadar kolay bir iş değildir" diye bir îkâzda daha bulunur. Genç adam, "Efendim, eyvallah demekde ne var ki? Elbette ben de eyvallah diyebilirim. Siz merak etmeyin" diye cevâb verince Şeyh Efendi, onu bir kere daha uyarır, der ki, "Oğlum, sen beni dinle, diyemezsin, sen bu işi bir daha düşün, acele etme". Genç adam yine bildiğinden şaşmaz ve "Derim efendim" diyerek ısrar eder. "Diyemezsin-derim, diyemezsin-derim, diyemezsin-derim" şeklinde geçen bu konuşmanın sonunda Şeyh Efendi o gence şu unutulmaz dersi verir : "Bak evlâdım, deminden beri sana dervîşliğin şartı her şeye eyvallah demekdir diyorum ama sen devamlı itirâz edip duruyorsun, bir kere bile eyvallah diyemiyorsun. İşte ben de bunun için sana, sen dervîş olamazsın diyorum".