6 Ekim 2016 tarihinde yayınlanmıştır.
MERSİYE
Sen o nûr-ı dîde-i "Şemsu’d-duhâ"sın yâ Hüseyn
Şem’-i bezm-i Hazret-i "Bedrü’d-dücâ"sın yâ Hüseyn
Müstefîd-i vech-i pâkindir senin ins ü melek
Nûr-ı âlem sıbt-ı "Sultânü’l-hüdâ"sın yâ Hüseyn
Sâkî-i dil-teşnegân-ı aşksın ma’nîde sen
Sûretâ atşân-ı deşt-i Kerbelâ'sın yâ Hüseyn
Rahmet-i Hakk'dır vücûdun âleme ey şâh-ı dîn
Nesl-i pâk-i Hazret-i "Hayru’n-nisâ"sın yâ Hüseyn
Kadrini inkâr eden merdûd olur matrûd olur
Zîb-âgûş-ı "Habîb-i Kibriyâ"sın yâ Hüseyn
Vasf-ı şânından senin âcizdir erbâb-ı ukûl
Çünkü memdûh-ı Hudâ vü Mustafâ'sın yâ Hüseyn
El meded mahrûm-ı lütfun olmasın Remzî kulun
Destgîr-i âşiyânsın mültecâsın yâ Hüseyn
Ahmed Remzi Dede
Kuddise Sırruh
Nûr-ı Dîde : Göz nûru
Şemsu'd-duhâ : Resûl-i Ekrem Efendimize mahsûs bir sıfatdır, "duhâ vaktinin güneşi" yani "her yeri nûruyla aydınlatan" demekdir
Şem' : Mum
Bezm : Meclis
Bedrü'd-dücâ : Resûl-i Ekrem Efendimize mahsûs sıfatlardandır, dolunay zamânındaki ay karanlık geceyi nasıl aydınlatıyor ve geceye güzellik veriyorsa o kadar güzel ve nûrânî demekdir
Müstefîd : İstifâde eden, faydalanan
Vech-i pâk : Temiz, nûrlu yüz
İns ü melek : İnsanlar ve melekler
Nûr-i âlem : Cihânı aydınlatan
Sıbt : Torun
Sultanü'l-hüdâ : Resûl-i Ekrem Efendimize mahsûs sıfatlardandır, "hidâyetin sultânı" yani "İnsanları ve cinleri doğru yola ileten, Allah'a ulaştıran peygamberlerin ve velîlerin efendisi" demekdir...
Sâkî : Su veren
Dil-teşnegân-ı aşk : Gönlü aşk ateşiyle yanıp susamış olanlar
Kadr : Kıymet
Merdûd : Reddedilmiş
Matrûd : Kovulmuş
Zîb-âgûş : Kucak süsü
Habîb-i Kibriyâ : Resûl-i Ekrem Efendimize mahsûs sıfatlardandır, "Allah'ın Sevgilisi" demekdir...
Şân : Rütbe, kıymet, i'tibâr
Erbâb-ı ukûl : Akıl sâhibleri
Memdûh : Medhedilmiş
Destgîr : Elinden tutan, yardım eden
Mültecâ : Sığınılacak yer