Şerîatsız Tarîkatçılar

16 Kasım 2023 tarihinde yayınlanmıştır.

Şeriat
Başına bayrak asmadığı için pek tanınmayan kâmil mürşidlerden biri de bir kaç sene evvel kaybetdiğimiz Emin Işık Hocaefendi idi. Çoğunluk onu hâfız, hoca ve akademisyen olarak tanıdı ama kendisi aynı zamanda Tarîk-i Mevleviyye ricâlinden bir mürşid-i kâmil idi. Bütün ömrünü ilimle, irfanla ve halkı Hakk'a davet etmekle geçiren Emin Işık Hocamız, bütün kâmil mürşidler gibi âlâyişe, gösterişe, şatafata hiç kıymet vermeyen, siyâsetden uzak duran, makâm-mevki peşinde koşmayan, maddiyyâta kıymet vermeyen, etrâfına adam toplama gayretinde olmayan, şöhretden uzak duran, mahviyyet ve tevâzu sâhibi bir insan-ı kâmil idi.

Hocaefendi, hem tasavvufun bütün inceliklerine vâkıf, hem de tarîkat-ı aliyyenin erkânına son derece hâkim olduğu için, son dönemde tarîkat nâmıyla ortaya çıkan bir takım topluluklardan ve kendilerini kadîm tarîkatlara nisbet eden bir takım sahtekârlardan son derece muzdarib ve şikâyetçi idi. Vefâtından altı ay kadar önceki bir sohbetlerinde, yine bu mevzuya temâs ederek buyurdular ki :
Adam, Fâtiha'yı bilmiyor, geliyor, el istiyor. Git evvelâ şerîatı öğren! Şimdi tarîkatçılık kolay oldu efendim. Şimdi onu anlatacağım. Şerîatsiz tarîkat! Namaz yok, abdest yok, oruç yok ama "Biz Mevlevîyiz. Biz içki de içeriz ama Hazret-i Pîr zâten hoşgörülüdür, bizim içkimize karışmaz. Namazımızla abdestimizle uğraşmaz". Peki neyle uğraşır? Fısk u fücûrla mı uğraşır?!
Böyle tarîkat ne güzel! Bektâşîler de, başkaları da öyle, hepsi öyle. Merâk etmeyin, Nakşîsi de öyle, Rufâîleri de biliyorum, hepsini biliyorum.
"Ayyy Şerîat mı? Ayy çekilmez o ya! Başını kapatacaksın, tesettüre gireceksin, beş vakit namaz kılacaksın, kıl kıl bitmiyor zâten. Namaz da kılınır mı, bu devirde namazın lafı mı olur?" filan. Yâhu yaşıyorlar, var böyle şeyhler, dolu!
Tarîkat güzel, şerîat tu kaka. Şunu söyleyeyim. Tarîkat şerîatın içindedir. Şerîatın dışında hiç bir şey yokdur, onu size söyleyeyim. Şerîat küpdür, bütün maneviyyat onun içindedir. İmâm-ı Rabbânî, Mektûbât'ında diyor ki, "Şerîatla tarîkat arasında kıl kadar fark yokdur" diyor. İkisinin de sâhibi Peygamber Efendimiz'dir. Şerîat da oradan geliyor, tarîkat da. Şerîat, bu işin dış disiplinidir, kabıdır, kacağıdır, tarîkat da içindeki malzemedir. Şarabdır, aşkdır, muhabbetdir, falandır, filandır. İşte o kadar! 
Şerîatsız tarîkat katiyyen olmaz, yok öyle bir şey! Yok, böyle bir şey yok! Bakıyorsun bütün tarîkat büyüklerine, şerîata ittibâ bakımından o kadar titizler ki, aklın durur, yaa, aklın durur. Peygamberin şerîatına aykırı bir iş yapacak, ondan sonra Dâvûd-i Tâî olacak, Zünnûn-i Mısrî olacak, Cüneyd-i Bağdâdî olacak, Şeyh Ahmed er-Rufâî olacak, yok öyle bir şey, yok! Hepsi şerîatın içindedir. Şerîatın dışında bir şey yokdur. Hattâ daha aslını söyleyeyim, şerîat kemikdir, tarîkat içindeki ilikdir ve içiçedir. Onun dışında bir şey yok. Bu böyledir efendim.
Böyle tasavvuf güzel oluyor, serbest çünkü, kural yok, disiplin yok. Öyle zannediyorlar.
Âteşbâz Velî diyor, aşçıbaşına dergâhda ateşle oynayan adam diyorlar, ateşle dans eden adam. Ateşin içine giriyor, Hazret-i Mûsâ ne gördü? Dağda ateş gördü, değil mi? Tûr dağına çıktığı zaman oradan ateş almak için gitti. Gitti baktı ki nûr. Cenâb-ı Hakk, "بَاطِنُهُ فِيهِ الرَّحْمَةُ وَظَاهِرُهُ مِن قِبَلِهِ الْعَذَابُ  bâtınuhû fîhi'r-rahme ve zâhiruhû min kıbelihi'l-azâb" diyor. Yani dışarıdan görünüşü ateş şeklinde görünür, içi rahmet dolu bir nûrdur. Yani "dışarıdan baktığın zaman zor görünür, zahmet görünür, fakat içine girdiğin zaman bambaşka bir güzellikdir, bambaşka bir rahmetdir" ma'nâsına.  "بَاطِنُهُ فِيهِ الرَّحْمَةُ وَظَاهِرُهُ مِن قِبَلِهِ الْعَذَابُ  bâtınuhû fîhi'r-rahme ve zâhiruhû min kıbelihi'l-azâb". İçi rahmet dolu, nûr dolu, içi ateş gibi görünen bir şeydir. İşte bu dîn böyledir. Onun için ateşde yanmadan pişmek olmaz. Pişeceksen ızgaraya gireceksin, yoksa çiğ kalırsın. Ömürbillah.
Bugün ham demirden misâl vermişdik, ham demir. Anadan biz ham demir olarak doğarız. Fabrikadan pik şeklinde çıkarız. Onun kılıç olması için, onun kaşık, çatal olması için, yüz tâne işlemden geçmesi lâzım. Yeniden eritilecek, yeniden kıvam verilecek, paslanmaması için nikel katılacak ve sâire edilecek iki ondan sonra böyle kılıç olacak, yâhud âlet olacak, yâhud tüfek namlusu olacak. Dökme demirden, inşâat demirinden yap bakalım, tüfek yapabiliyor musun? İlk mermide parçalanır gider, onun bir dayanma gücü olmaz. Yani demirin çelik olması gibidir. Biz anadan ham demir olarak doğarız, çelik olmak için de bir takım işlemlerden geçmemiz lâzım, o kadar. Biraz örsde dövüleceğiz, o ustamız bizi çileye koyacak. İşte neyse. O ustanın mahâretine göre, kimisi bir senede yapar, kimisi altı ayda yetiştirir, kimisi altı senede yetiştirir. O biraz da madenin kalitesine göre değişir. Bu iş böyledir arkadaş.
Benim demek istediğim şu. Şerîatsız tarîkat diye bir şey yokdur. Ne Peygamberimizden ne ashâbdan ne tâbiînden böyle bir şey, böyle bir gelenek yokdur. Herşeyi bozduğumuz gibi onu da bozduk. İslâm'ı da bozduk. Kur`ân'a verilen ma'nâlar da bozuk.
Hocaefendi, zamânımızda bir takım sahtekârların, tıpkı parti kurar gibi tarîkat kurduklarını, sonra kurdukları bu tarîkata partiye üye toplar gibi adam çağırdıklarını, birilerinin de partiye üye olur gibi o tarîkatlara girdiklerini ifâde etdikden sonra, tarîkata girmenin âdâbını da şöyle beyân buyurmuşlardı :
Manevî yolun davetiyesi, yine manevî yolla gelir. Eğer öyle bir davet vaki olursa o vakit gider dervîş olursun. O davet, ya rüyâ yoluyla, ya da başka bir yolla, başka bir vesîle ile gelir seni bulur. Yoksa, şunun bunun tavsiyesiyle tarîkata girilmez.
 Dervîşlerin 'amelleri şerî'at-i Rahmân olur
Ef'âl ile ahvâlleri tarîkat-i Kur`ân olur
Dervîşlerin hep 'âdeti gece gündüz Hakk tâ'ati
Zâyi' etmezler sâ'ati ticâret-i Sübhân olur

Listeye geri dön