Mora Yenişehri’nin Oganlı karyesinde 1208 hicrî senesinde dünyâya gelmişdir. Babası hadîs ulemâsından Hacı Halîl Efendi’dir. Hayret edilecek kadar zekî ve istidâdlı olduğundan kısa zamanda birçok ilimleri tahsîl ederek Azîz Efendi Medresesine müderris olmuşdur...Birçok ehlullahın hayâtında gördüğümüz gibi Nazîf Efendi de ilim tahsîl edip ilmiye mesleğinde yüksek bir pâye ve şöhret kazanmasına rağmen bir türlü mutmain olmayıp tarîkat-ı aliyyeye intisâb etmişdir...İntisâbının hikayesi şöyledir : Bir vesîle ile Anadolu'ya seyahat eden Hasan Nazîf Dede, dönüşde Konya’ya da uğrar. Hazret-i Mevlânâ'nın türbesini ziyâret edince kalbinde bir aşk ateşi parlar ve o sırada Hazret-i Mevlânâ Dergâhında postnişîn olan Muhammed Saîd Hemdem Çelebi’ye intisâb eder. Yenişehir’e döndükten kısa bir müddet sonra tekrar Konya’ya giden Hasan Nazîf Dede, Sultan Veled Medresesi’nde ikâmet eder ve Hemdem Çelebi'nin emriyle Nesib Dede’nin murâkabesinde mevlevî usûlüne göre seyr-i sülûkunu yani çilesini tamamlar...Çilesini tamamladıktan sonra Yenişehir’e dönen Hasan Nazîf Dede, manevî bir işâretle tekrar Konya’ya gider ve Muhammed Saîd Hemdem Çelebi Hazretleri tarafından kendisine hilâfet verilir ve irşâda memur olarak tekrar memleketine gönderilir... Yenişehir’de Küstem Nehri’nin kenarına bir köprü bir de mevlevîhâne inşâ ederek irşâd faaliyetlerine başlayan Hasan Nazîf Dede, 1270 senesinde Beşiktaş Mevlevîhânesi'nin şeyhi Said Dede Hakk'a yürüyünce bu dergâha postnişîn tayin edilmişdir...Dokuz sene kadar bu dergâhda postnişînlik vazîfesi icrâ ettikden sonra 1278 senesinde 71 yaşında Hakk'a yürümüşdür...Nazîf Dede diğer dedegân gibi dergâhın hazîresine defnolunmuşdur ancakBeşiktaş Mevlevîhânesi yıkılınca kabr-i şerîfi önce Maçka’ya beş sene sonra Maçka Mevlevîhânesi de yıkılınca oradan da Eyüp’de Bahâriye’deki Mevlevîhâne'ye nakledilmişdir ki pek hazîn bir hikâyedir... Bahâriye Mevlevîhânesi Şeyhi diye meşhûr olan Hüseyin Fahreddin Dede,Şeyh Nazîf Dede'nin oğludur... Şeyh Nazîf Efendi, âlim, şâir ve pek zarîf bir zât imiş. Hem şiir ve edebiyatda hem de mûsıkîde üstâd imiş...Bir dîvânçesi ve seyr ü sülûka dâir bir eseri vardır. Nutuklarından birkaçını teberrüken kaydedelim...
1
Biz mâ-sivâyı hiçe sayan Melevîleriz
Yâr ile cânı câna katan Mevlevîleriz
Zevk-ı kudûm ü nây ve safâ-yı semâ’la
Tîr-i niyâzı arşa atan Mevlevîleriz
Deryâ-yı zâtı mevc-i sıfâtıyla bir görüp
Mecrâ-yı kesreti kapatan Mevlevîleriz
Mevc-i suverde za’fla çün bir âgâh olup
Ma’nâda havz-ı feyze batan Mevlevîleriz
Devrân-ı lutf-ı Hazret-i Monlâ’da ey Nazîf
Kevn ü mekânı hiçe satan Mevlevîleriz
2
Zâhidâ Hakk içün ol şâhın ki cûd-ı ekmeli
Ahmed-i Muhtâr’a vahy itdi Kitâb-ı Münzel’i
Mevlevîyim Ahmedîyim Hayderîyim ben belî
Bana besdir bir Hudâ vü bir Nebî vü bir velî
لاإله إلا هو الله العلى المنجلى
لا نبى إلا محمد لا فتى إلا على
Meclis-i rûz-ı ezelde çünki ikrârım budur
Dîn ü îmânım budur gönlümde esrârım budur
Zinde oldukca vücûdum dilde ezkârım budur
Cân fedâ itdikde hem âhirki güftârım budur
لاإله إلا هو الله العلى المنجلى
لا نبى إلا محمد لا فتى إلا على
Cûylar taşlar ağaçlar kûhlar hâmûnlar
Nüh-felek cinn ü melek bahr ü semek nev’-i beşer
Sâkinân-ı arş u ferş ü necm ü şems ü kamer
Heb lisân-ı kâl ü hâl ile bu beyti zikr ider
لاإله إلا هو الله العلى المنجلى
لا نبى إلا محمد لا فتى إلا على
Ma’ni-i hükm-i Rasûl’ü çünki iz’ân eyledim
Dildeki cem’iyyet-i vehmi perîşân eyledim
Mezheb-i irfânımı âfâka i’lân eyledim
Ey Muhammed ümmeti ben böyle îmân eyledim
لاإله إلا هو الله العلى المنجلى
لا نبى إلا محمد لا فتى إلا على
Milletim ehl-i hakîkat hâlikım Rabbim Hudâ
Mezhebim râh-ı muhabbet şart-ı îmânım fenâ
Kıblem ebrû-yı Muhammed’dir imâmım Murtazâ
Dîn-i İslâm âşkârâdır ne lâzım ihtifâ
لاإله إلا هو الله العلى المنجلى
لا نبى إلا محمد لا فتى إلا على
Bende-i Âl-i Abâ’yım Hayderîyim Hayderî
Ey Nazîf bu yolda kurbân eyledim cân u seri
Hâsılı ber-muktezâ-yı meşreb-i Peygamberî
İ’tikâdım böyle “nahnü kasemnâ”danberi
لاإله إلا هو الله العلى المنجلى
لا نبى إلا محمد لا فتى إلا على
3
Mushaf-ı sırr-ı Hudâ’dır sûret-i cânânımız
Fehm iden ma’nâsını oldu vâkıf-ı esrâr-ı Zât
Rûy u zülfü sûre-i Nûr u Duhân tefsîridir
La’l-i âlinden kinâyetdir Nazîf âb-ı hayât
4 Gördükde ol rûy üstüne ol hâl-i siyâhı İfhâm edemem leyl ü nehâr çekdiğim âhı Bin cân alıyor nâz ile bir kerre nigâhı Allah için Allah diyelim Hû diyelim Hû Derd ü elem-i hicr ile nây eyleyüp efgân Esrâr-ı Hudâ söylemede âşıka her ân Ey dil olayım dersen eğer mazhar-ı irfân Allah için Allah diyelim Hû diyelim Hû Duydun mu aceb nâydan esrâr-ı Ali'yi Bildin mi Nazîf nükte-i feyz-i ezelîyi Ârif olayım dersen eğer sırr-ı hafîyi Allah için Allah diyelim Hû diyelim Hû
5
Dilâ hâlât-ı vaslı hem-dem-i cânân olandan sor
Tahassür âteşin pervâne-veş sûzân olandan sor
Görüp hâl-i perîşânım beni bî-hûde ta’n itme
Bu emri bir de gel mülk-i dile sultân olandan sor
Azîz-i mısr-ı vuslat sûziş-i firkat nedir bilmez
Anı tenhâ-nişîn-i külbe-i ahzân olandan sor
Seher zevkın ne bilsün hufte-gân-ı pister-i gaflet
Füyûzât-ı sabâhı haste-i hicrân olandan sor
Reh-i vuslatda cânâna dilersen cân nisâr itmek
Nazîf tîğ-ı aşka ser virüp kurbân olandan sor Nazîf Dede Hazretlerinin bu nutk-i şerîflerini bir lugatçe ve bazı açıklamalarla birlikte daha önce yayınlamışdık...Şu bağlantıdan okuyabilirsiniz..