Encümendekiler, "Yine bizimle şaka ediyorsun Sâdık Efendi" diye gülüşürler. Bu sırada derviş Odunpazarındaki dergâha gelir ve "Azîzim burada mı?" diye sorunca, "Efendi Hazretleri Belediye’ye toplantıya gitti" diye cevap verirler. Dervîş, hiç beklemeden Belediye’ye yönelir. Üstü başı sırılsıklam olduğu halde, "Sultânım!" diye içeri dalar, el-etek öper, sarılıp göz yaşı döker. Dervîşin aşkı meclisdeki herkesi yakmış ve hepsini mahcûb etmişdir. Meclisdeki üyeler Mehmed Sâdık Efendi'nin büyüklüğünü anlayıp kendisinden özür dilerler.
Mehmed Sâdık Efendi Hazretleri 29 Safer 1347 (16 Ağustos 1928) tarihinde Hakk'a yürümüşdür. Türbesi Odunpazarı mezarlığındadır.
 |
Sâdık Efendi Hazretlerinin kabr-i şerîfi |
Mûsıkîye de âşinâ olan Mehmed Sâdık Efendi’nin iki nutk-ı şerîfi tesbît edilebilmişdir. Aşağıdaki ilk nutk-i şerîfini kendileri Rast makâmında bir ilâhi olarak bestelemişlerdir. Bu ilâhiye âit bir ses kaydını da metnin altında bulacaksınız.
NUTK-İ ŞERÎF
Seher vaktinin yeliyiz
Sırr-ı hakîkat diliyiz
Mecnûn'a Leylâ eliyiz
Biz Şa'bânî bülbülüyüz
Vahdet bâğının gülüyüz
Bize gelen irfân olur
Hayvân iken insân olur
Sırr-ı cânı cânân olur
Biz Şa'bânî bülbülüyüz
Vahdet bâğının gülüyüz
Pîrimizdir Şeyh-i Şa'bân
Erkânıdır mağz-ı Kur'ân
Yolunda cânımız kurbân
Biz Şa'bânî bülbülüyüz
Vahdet bâğının gülüyüz
Yaktık aşkla cân u teni
Koymadık dilde gümânı
Hakk'dır bugün dil mihmânı
Biz Şa'bânî bülbülüyüz
Vahdet bâğının gülüyüz
Varlığımız yokdur bizim
Ma'denimiz pâkdır bizim
Dildârımız Hakk'dır bizim
Biz Şa'bânî bülbülüyüz
Vahdet bâğının gülüyüz
Şerî'atsız yol değiliz
Hakîkatden dûr değiliz
Ma'rifetsiz kul değiliz
Biz Şa'bânî bülbülüyüz
Vahdet bâğının gülüyüz
Kırklarla halvete girdik
Yedilerle sohbet ettik
Üçlerle birliğe yettik
Biz Şa'bânî bülbülüyüz
Vahdet bâğının gülüyüz
Halvetîdir şöhretimiz
Vahdet kıldık kesretimiz
Mahviyetdir maksadımız
Biz Şa'bânî bülbülüyüz
Vahdet bâğının gülüyüz
Devrâneyiz yâne yâne
Aşk meyinden kâne kâne
Mestâne erdik bu hâle
Biz Şa'bânî bülbülüyüz
Vahdet bâğının gülüyüz
Dervîş Sâdık harâbâtdır
Cismi zâta müstağrakdır
İsmi resmi zât-ı Hakk'dır
Biz Şa'bânî bülbülüyüz
Vahdet bâğının gülüyüz
 |
Vâris-i sırr-ı nebî mahzen-i ilm ü irfân Kutbü'l aktâb-ı cihân Hazret-i Sultân Şa'bân
|
NUTK-İ ŞERÎF
Esti bâd-ı muhabbet cûşa geldi bahr-ı zât
Var oldu esmâ sıfât mevc ile ayân oldum
Balçıkdaki tadıma beş erba'în adıma
Havvâ'da bünyâdıma tarîk-i kıbâb oldum
Sefîne-i vücûdu saldım tevhîd bahrine
Katreyi mahv eyleyip bir ulu ummân oldum
Bir berzaha düşmüşdüm aşk ateşine yetişdim
Nefs-i Nemrûd'u yakıp öylece gülistân oldum
Ya'kûb-i tenden geçip Yûsuf-ı câna yetip
Sırr-ı cânâna erip âleme sultân oldum
Meryem-i kalbden doğup sırf-ı vücûda erip
Aşk ile bir savt vurup dem ile devrân oldum
Birdim bin birden idim türlü donlar giyindim
Yüz binde bir göründüm giden duran ben oldum
Nûr durur aslım benim Sâdık'la yâdım benim
Bu harâbât deminde bir genc-i nihân oldum
NAĞME-İ AŞK