Şeyh Mehmed Sâdık Efendi ve İki Nutk-i Şerîfi

10 Mart 2015 tarihinde yayınlanmıştır.

Ehlullah
Şeyh Mehmed Sâdık Efendi, Tarîk-i Şa'bâniyye meşâyihinden İsmail Hakkı Efendi'nin halîfelerindendir. Eskişehir'de yıllarca irşâd vazîfesinde bulunmuşdur. Eskişehir Belediye Başkanı olarak da görev yaptığı bilinmektedir. Bu döneme âit bir menkıbesi şöyledir :
Rivâyet ederler ki Mehmed Sâdık Efendi, bir gün Belediye Encümeni toplantı halindeyken eliyle çeşitli işaretlerde bulunur. Bu sırada dışarıda bardaktan boşanırcasına yağmur yağmakta imiş. Encümen üyeleri Sâdık Efendi'nin yaptığı bu hareketlere bir anlam veremeyip gülüşürler. Sâdık Baba’nın meşayihden olduğunu meclisdekilerin hemen hepsi bilir fakat kâle almazlar. Bu sırada bazıları : "Bu ne hal Sâdık Efendi" diye alay ederler. Sâdık Efendi der ki : "Porsuk'da sel köprüyü götürdü, bizim delilerden birine de aşk tuttu, gelme dediysek de dinlemedi. Porsuk’u geçemeyince o da kendini “Himmet Yâ Hazret-i Pîr!” diyerek suya atıverdi. Az evvel onu çaydan çekip kurtardım".
Encümendekiler, "Yine bizimle şaka ediyorsun Sâdık Efendi" diye gülüşürler. Bu sırada derviş Odunpazarındaki dergâha gelir ve "Azîzim burada mı?" diye sorunca, "Efendi Hazretleri Belediye’ye toplantıya gitti" diye cevap verirler.  Dervîş, hiç beklemeden Belediye’ye yönelir. Üstü başı sırılsıklam olduğu halde, "Sultânım!" diye içeri dalar, el-etek öper, sarılıp göz yaşı döker. Dervîşin aşkı meclisdeki herkesi yakmış ve hepsini mahcûb etmişdir. Meclisdeki üyeler Mehmed Sâdık Efendi'nin büyüklüğünü anlayıp kendisinden özür dilerler.
Mehmed Sâdık Efendi Hazretleri 29 Safer 1347 (16 Ağustos 1928) tarihinde Hakk'a yürümüşdür. Türbesi Odunpazarı mezarlığındadır.

Sâdık Efendi Hazretlerinin kabr-i şerîfi

Mûsıkîye de âşinâ olan Mehmed Sâdık Efendi’nin iki nutk-ı şerîfi tesbît edilebilmişdir. Aşağıdaki ilk nutk-i şerîfini kendileri Rast makâmında bir ilâhi olarak bestelemişlerdir. Bu ilâhiye âit bir ses kaydını da metnin altında bulacaksınız.

NUTK-İ ŞERÎF

Seher vaktinin yeliyiz
Sırr-ı hakîkat diliyiz
Mecnûn'a Leylâ eliyiz
Biz Şa'bânî bülbülüyüz
Vahdet bâğının gülüyüz

Bize gelen irfân olur
Hayvân iken insân olur
Sırr-ı cânı cânân olur
Biz Şa'bânî bülbülüyüz
Vahdet bâğının gülüyüz

Pîrimizdir Şeyh-i Şa'bân
Erkânıdır mağz-ı Kur'ân
Yolunda cânımız kurbân
Biz Şa'bânî bülbülüyüz
Vahdet bâğının gülüyüz

Yaktık aşkla cân u teni
Koymadık dilde gümânı
Hakk'dır bugün dil mihmânı
Biz Şa'bânî bülbülüyüz
Vahdet bâğının gülüyüz

Varlığımız yokdur bizim
Ma'denimiz pâkdır bizim
Dildârımız Hakk'dır bizim
Biz Şa'bânî bülbülüyüz
Vahdet bâğının gülüyüz

Şerî'atsız yol değiliz
Hakîkatden dûr değiliz
Ma'rifetsiz kul değiliz
Biz Şa'bânî bülbülüyüz
Vahdet bâğının gülüyüz

Kırklarla halvete girdik
Yedilerle sohbet ettik
Üçlerle birliğe yettik
Biz Şa'bânî bülbülüyüz
Vahdet bâğının gülüyüz

Halvetîdir şöhretimiz
Vahdet kıldık kesretimiz
Mahviyetdir maksadımız
Biz Şa'bânî bülbülüyüz
Vahdet bâğının gülüyüz

Devrâneyiz yâne yâne
Aşk meyinden kâne kâne
Mestâne erdik bu hâle
Biz Şa'bânî bülbülüyüz
Vahdet bâğının gülüyüz

Dervîş Sâdık harâbâtdır
Cismi zâta müstağrakdır
İsmi resmi zât-ı Hakk'dır
Biz Şa'bânî bülbülüyüz
Vahdet bâğının gülüyüz

Vâris-i sırr-ı nebî mahzen-i ilm ü irfân
Kutbü'l aktâb-ı cihân Hazret-i Sultân Şa'bân

NUTK-İ ŞERÎF

Esti bâd-ı muhabbet cûşa geldi bahr-ı zât 
Var oldu esmâ sıfât mevc ile ayân oldum

Balçıkdaki tadıma beş erba'în adıma 
Havvâ'da bünyâdıma tarîk-i kıbâb oldum

Sefîne-i vücûdu saldım tevhîd bahrine 
Katreyi mahv eyleyip bir ulu ummân oldum

Bir berzaha düşmüşdüm aşk ateşine yetişdim
Nefs-i Nemrûd'u yakıp öylece gülistân oldum

Ya'kûb-i tenden geçip Yûsuf-ı câna yetip 
Sırr-ı cânâna erip âleme sultân oldum

Meryem-i kalbden doğup sırf-ı vücûda erip 
Aşk ile bir savt vurup dem ile devrân oldum

Birdim bin birden idim türlü donlar giyindim 
Yüz binde bir göründüm giden duran ben oldum

Nûr durur aslım benim Sâdık'la yâdım benim 
Bu harâbât deminde bir genc-i nihân oldum

NAĞME-İ AŞK

Muzaffer Efendi · Seher Vaktinin Yeliyiz - Rast ilahi
Listeye geri dön