23 Ağustos 2015 tarihinde yayınlanmıştır.
ŞEYH YAHYÂ GÂLİB HAYÂTÎ EFENDİ HAZRETLERİ
Hânkâh-ı Hazret-i Pîr'de 15. Postnişîn Abdülazîz Zihnî Efendi Hazretlerinin, Fâtıma Zehrâ Derviş Hânım'dan olan beş evlâdından en büyüğüdür.
28 Şaban 1248 (1832) tarihinde dergâhda dünyâya geldi. Tahsîle dergâhın bitişiğindeki Canfedâ Hâtûn mektebinde başladı. Dînî ilimleri Fâtih dersiâmlarından Palabıyık Hoca Efendi’den okudu. Tahsîli sırasında Sofular/Ordu Cerrâhî Dergâhı şeyhi Ahmed Şevkî Yesârî Efendi’den sülüs ve nesih meşk ederek icâzet aldı. Palabıyık Hocaefendi'nin vefâtı üzerine Eyüp Nişancası’nda Şeyh Murâd Dergâh-ı Şerîfi Şeyhi el-Hâc Feyzullah Efendi’den derse devâm ederek icâzet aldı. Farsçayı Nakşî Murâd Molla Dergâhı şeyhi Murâd Efendi’den tahsîl etmiş, ayrıca Mesnevî-i Şerîf, Hâfız Dîvânı ve Farsça pek çok eseri Cerrâhî halîfelerinden Abdurrahman Sâmî Paşa’dan okumuşdur...Ayrıca saatçilik, aşçılık, dikiş ve nakış sanatlarını çok iyi bilirdi. Yazıda (hüsn-i hat) ve mûsikîde ileri derecede üstâd idi. Mûsikîdeki ustalığına delîl olarak "şûride vü şeydâ kılan" nutkunun 32 bestesini bildiğini söylerler...
1265 (1848) senesi Leyle-i Mevlid günü sabah namazı vaktinde gördüğü rüyâ ile peder-i ekremleri Abdülazîz Zihnî Efendi'den el aldı. 1268 (1851) senesi Leyle-i Mevlid'inde hilâfet aldı. Üsküdar’da Kapıağası’nda Arâkıyeci Hacı Muhammed Efendi Câmi‘-i Şerîfindeki Şeyh Muhammed Ârif Dede Efendi Dergâh-ı Şerîfinde pederine vekâleten şeyhlik yaptı. Pederi Abdülazîz Zihnî Efendi Hazretlerinin 1270 (1853) Şevvâl’inin 24’ünde âlem-i cemâle intikâl buyurmalarıyla hankâh-ı şerîf-i Hazret-i Pîr’in ve Nûruosmaniye’deki Çâlâk dergâh-ı şerîfinin meşîhatleri küçük birâderi Seyyid Mehmed Rızâeddîn Yaşar Efendi’yle birlikte uhdelerine tevcîh edildi.
Yahyâ Gâlib Efendi Hazretlerinin postnişînliği sırasında dergâh-ı şerîfde iki defa tamirât yapıldı. İlk tamirat 1274 (1857) senesinde Abdülmecid Hân’ın irâdesiyle dergâhın türbe, tevhîdhâne ve harem kısımlarında yapıldı. Dergâh hücreleri tamâmen yıkılarak yeniden inşâ edildi. Bu tamirâta Abdurrahmân Sâmî Paşa’nın îrâd ettiği ve hâlen dergâhın cümle kapısı yanında mevcûd taşta mahkûk târih manzûmesi şudur :
Şâh-ı şâhân-ı cihân Abdülmecîd
Neyyir-i burc-i kerem mihr-i münîr
Pertevi dergeh-i Nûreddîn’i
Hüsn-i i‘mâr ile etti tevfîr
Hak ziyâ-küster ide saltanatın
Çeşm-i âlem ola adliyle kadîr
Evliyâ menzilin etti ihyâ
Ola sultân-ı rusül ona zahîr
Söyledi Sâmî kulu târîhin
Pîr dergâhı olundu ta‘mîr
Sene 1274
İkinci tamirât 1300-1302 seneleri arasında, Sultan Abdülhamid Han'ın irâdesiyle yapıldı.
İRTİHÂLİ
Yahyâ Gâlib Efendi Hazretleri,1315 (1897) senesi Rebîulâhirinin 9. günü (6 Eylül) dergâh-ı şerîfin meydan odasında Hakk'a yürüdü. Kendi hâl-i hayâtında türbe-i şerîfe ilâve ettirdiği kısımda, pâdişâh irâdesi ile hazırlanan husûsî lahde sırlandı. Dervîşlerinden, Sultân Abdülhamîd Hân'ın başkadını Bedrifelek Başkadın Efendi tarafından kabr-i şerîfinin etrafına mermerden çerçeve ve üzerine demir şebeke ve sandûka-i şerîfi üzerine sırma ile yeşil çuha ve üzerine ismi, târih-i velâdeti ve târih-i irtihâli yazılı pûşîde ve kabr-i şerîfi üzerine camdan bir kubbe ve bir avîze kondu.
İrtihâlinde Kefevî Dergâh-ı Şerîfi Şeyhi ve meclis-i meşâyih a‘zâsından meşhûr şâir Şeyh Ali Vasfî Efendi’nin îrâd ettiği tarih manzûmesi şudur :
Rıhlet-i Gâlib Efendi âh u vâh
Sâlikânın gönlünü etti tebâh
Nice yıl neşr-i tarîkat eyledi
Hankâh-ı Pîr’de ol merd-i râh
Berk ururdu cebhesinden nûr-ı Hak
Mahrem-i esrâr idi bî-iştibâh
Bâğ-ı cennette Resûl'e hem-civâr
Eyle ol şeyh-i şuyûhu yâ İlâh
Cevherin yazdım târîh-i fevtine
Mürşid-i âgâh Gâlib göçdü vâh
9 Rebîu’l-âhir Pazartesi sene 1315
HUSÛSİYETLERİ
Yahyâ Gâlib Efendi Hazretleri, uzunca boylu, hafif kırlaşmış kumral uzun sakallı, mavi gözlü ve kırmızı yanaklı, uzun saçlı imiş. Tâc-ı şerîfinin altına Tûnusî fes giyer ve şalvar üzerine meşâyiha mahsûs peşlî entârî giyermiş. Âlim, âmil, son derece cömert ve dirâyetli imiş. Zekâvetiyle ve kitâbetiyle şöhret yapmış. Mûsikîde de pek üstâd imiş. Her tarîkin evrâd u ezkârını ve âyin usullerini bilir ve hepsinin tarîkat cihâzlarını yapabilirmiş. Eşine az rastlanır bir mürşid-i kâmil imiş.
Hazret-i Şeyh'in bir husûsiyeti de, huzûrunda hiç kimsenin yalan söz söyleyememesi imiş. Soru sorduğu kişi mutlakâ hakîkati söylermiş...
HALÎFELERİ
Sayısız bendegânı olan Yahyâ Gâlib Efendi Hazretlerinin 45 halîfesi tesbit edilmişdir. Bunlar arasında, başta kardeşi ve kendisinden sonra postnişîn olan Rızâeddin Yaşar Efendi, Zâkirbaşı Edhem Baba, Siyâhî Mehmed Efendi, Zâkirbaşı Malak Hafız Hüseyin Efendi, Zâkirbaşı Mustafa Efendi gibi pek kıymetli zevât olup bendelerinden biri de Sultan Abdülmecid Hân'ın eşlerinden Emîne Bacı'dır. Sultan Abdülhamîd Hân'a vâlidelik vazîfesini îfâ eden bu hanım Hankâh-ı Şerîf-i Hazret-i Pîr’e çok hizmetler etmişdir. Hayırsever, fukarâ-perver ve güzel ahlak sâhibi Emine Bacı sekseni 1317 senesinde irtihâl edince pâdişâhın irâdesiyle hankâh-ı şerîfde Şeyhi Yahyâ Gâlib Efendi Hazretleri'nin kabr-i şerîfinin karşısında, dergâh-ı şerîfin bahçesinde husûsi bir kabre defnedilmişdir. Mezarı hâlen mevcuttur...
MENÂKIBI
Sultan Abdülhamîd Hân'ın kızı Zekiye Sultan, Gâzî Osman Paşa'nın oğlu Nûreddîn Paşa ile nişanlanırken, Gâzî Osman Paşa’nın hanımı geline çok kıymetli bir yüzük hediye eder. Zekiye Sultan merâsimden sonra yemek yendikten sonra ellerini yıkarken yüzüğü bir yere bırakıp unutur. Sonra aklına gelir fakat yüzük ne kadar aranırsa da bulunamaz. Mesele pâdişâha kadar akseder. Pâdişâh sarayın kapılarının kapanmasını irâde eder ve saray halkını aratmağa başlar. Vâlide Sultân Yıldız Sarayı’ndan Nişântaşı’ndaki kendi sarayına gelir ve Şeyh Gâlib Efendi'yi derhâl kendi sarayına da‘vet eder. Meseleyi anlatır. Gâlib Efendi Hazretleri falanca harem ağasının getirilmesini söyler. Vâlide Sultân Yıldız Sarayı’na adam gönderip o harem ağasını getirtir. Şeyh Efendi harem ağası ile bir odaya çekilir. Harem ağası meseleyi Şeyh Hazretlerine olduğu gibi anlatır ve çaldığı yüzüğü çıkarıp Şeyh Hazretlerine teslîm eder. Şeyh Gâlib Efendi Hazretleri de yüzüğü Vâlide Sultân’a teslîm eder ve olanlardan pâdişâhın haberdâr edilmemesini ricâ eder. Vâlide Sultan derhâl pâdişâhın sarayına gider. "Benim çantamda kalmış" diyerek yüzüğü Zekiye Sultan’a teslîm eder. Bu hâdise üzerine Vâlide Sultân teşekkür için Hankâh-ı Hazret-i Pîr’e ziyârete gelir.
Tarîk-i Şâzeliyye meşâyihinden, İstanbul’da Fuâd Paşa türbesinde vazîfeli, Siyâhî Mehmed Efendi diye bilinen bir zât, Mekke'li olup her yıl Mekke'ye gidermiş. 1311 senesinde yine Mekke'ye gittiği zaman, Mekke-i Mükerreme’de bulunan ve Tabakât-ı Şernûbî'de ismi kutuplar arasında zikredilen, Hüsâmeddîn Mekkî Hazretleri, Mehmed Efendi’nin ikâmet ettiği yere gelir. İstanbul’da Nûreddîn Cerrâhî Hazretlerinin Dergâh-ı Şerîfinde şeyh olan Seyyid Yahyâ Gâlib ve birâderi Seyyid Mehmed Rızâeddîn Efendilerin dostu olduğunu ve her zaman kendileriyle sohbet ettiğini söyler. Her ikisine de selâm ve duâlarının bildirmesini tenbih ederek 1312 senesi Muharrem ayının sekizinci Salı günü öğle vakti İstanbul’da şiddetli bir zelzele olacağını her iki birâdere de haber vermesini söyler. Ayrıca Mehmed Efendi'nin Şeyh Gâlib Efendi’den teberrüken bir tâc-ı şerîf giymesini tenbîh eder. Şeyh Mehmed Efendi İstanbul’a gelir gelmez doğruca eşyâsıyla Hankâh-ı Şerîfe gelir. Kutb-ı Âlem Hazretlerinin irâdelerini teblîğ eder. Hakîkaten o sene Muharrem’in sekizinci Salı günü İstanbul’da çok şiddetli bir deprem olur. Şeyh Gâlib Efendi Hazretleri lâzım gelen tedbîrleri alarak tekkede mukîm olan zevâtı bu tehlikden korur. Aynı sene Siyâhî Şeyh Mehmed Efendi'ye hilâfet verir...
Kaddesallahu esrârahum ve nefe'anallahu bi şefâ'atihim...