16 Eylül 2021 tarihinde yayınlanmıştır.
Ehl-i tarîk olduğunu iddiâ eden bir takım insanlar görüyoruz, bunların işleri güçleri hep şeyhlerini yâhud pîrlerini övmek, onları medh ü senâ etmek, göklere çıkarmak. Konuşmaları hep bu minvâlde. Diğer tarafdan yapdıkları işlere bakıyoruz, övdükleri, medh ü senâ etdikleri zevâtın yapdıklarıyla hiç alâkası yok. Bunlar, akılları sıra büyükleri överek büyük bir iş yapdıklarını zannediyorlar. Halbuki yapdıkları şey övünmekden ibâret, yani boş bir gurur, aldanma, başka bir şey değil. Bu da şeytanın tuzaklarından biridir ve pek çok kimse bunun farkında bile değildir.
Daha önce de söylemişidik, gerçek bir mürşid, övülmeyi, medh ü senâ edilmeyi, kendisine aşırı derece hürmet gösterilmesini, elinin ayağının öpülmesini filan istemez. Bu gibi şeyler onları hoşnûd ve râzı etmez. Bilakis rahatsız eder. Onların bütün arzusu, tavsiyelerinin tutulması, sözlerinin yerine getirilmesi, gösterdikleri yolda yürünmesidir. Onları hoşnûd ve râzı edecek şey budur. Bir dervîş, mürşidinin yâhud pîrinin tavsiyelerini tutmadıkça, sözlerini yerine getirmedikçe, gösterdiği yolda yürümedikçe, ona ne kadar hürmet gösterirse göstersin, onu ne kadar medh ü senâ ederse etsin, kendisine bir faydası yokdur. Tam aksine, bu, o dervîşin büyük bir aldanış içinde olduğunu gösterir. Neden? Çünkü büyük bir zâta bende olmakla paçayı kurtaracağını zannetmekdedir. Kendisine düşen vazîfeleri ihmâl etmekde, kendisini adam etmekle uğraşacağına, vaktini boş bir böbürlenme ile geçirmekdedir.
Şunu hiç unutmamak lâzımdır. Mürşid, rehberdir, hammal değildir. Rehberin vazîfesi yolu göstermekdir, yolcuyu sırtında taşımak değildir. Yolu yürüyecek olan yolcudur, sâlikdir. Sâlik gayret etmezse, çalışmazsa, rehberinin dediklerini yapmazsa, tavsiyelerine uymazsa, kırk yıl da geçse, bir arpa boyu kadar yol alamaz.