27 Kasım 2020 tarihinde yayınlanmıştır.
Şeyhü'l-Ekber Hazretleri Fütûhât-ı Mekkiyye'sinde buyuruyorlar ki :
Kur`ân-ı Kerim'i okuman ve okuduklarını tefekkür etmen gerekir. Okurken Kur`an'da övülen sıfatlara bakmalısın. Allah, sevdiği kullarını bu sıfatlarla tavsîf etmiş, onlar da bu sıfatlarla sıfatlanmışlardır. Allah'ın Kur`ân'da zemmetdiği sıfatlara da dikkat etmen gerekir. Onlarla da Allah'ın azâb etdiği kimseler vasıflanmışdır. Sen o sıfatlardan uzak durmalsın. Allah, bütün bunları, onlara göre amel edesin diye, kitâbında bildirmiş ve sana öğretmişdir.
Kur`ân’ı okurken Kur`ân'da bulunan şeyler için bir kur`ân yani kuşatıcı olmalısın. Onu okuyarak ezberlediğin gibi amel ederek de ezberlemen yani muhâfaza etmen gerekir. Kıyâmet gününden en şiddetli azâb görecek kişiler, Kur`ân'ı ezberleyip de unutanlardır. Aynı hâl, bir âyet ezberleyip de onunla amel etmeyenler için de geçerlidir. Böyle bir âyet, kıyâmet gününde, kişinin aleyhine şehâdet edecek ve pişmanlık vesîlesi olacakdır.
Hazret-i Peygamber, Kur`ân okuyan ve okumayan mü'min ile münâfığın hâlleri hakkında şöyle söylemişdir : "Kur`ân okuyan mü'min, portakala benzer, onun kokusu da tadı da güzeldir". Kokudan maksad, kırâat ve tilâvetdir. Bunlar, insandan çıkan nefeslerdir. Hazret-i Peygamber onu nefeslerin izhâr etdiği güzel kokulara benzetmişdir. "Tadı da güzeldir" derken îmânı kasdetmişdir. Başka bir hadîsde şöyle der, "Rab olarak Allah'dan, dîn olarak İslâm'dan, peygamber olarak Muhammed'den râzı olan, îmânın tadını almışdır". Burada tad îmâna nisbet edilmişdir. İlk hadîsin devâmın şöyledir, "Kur`ân okumayan mü'min hurmaya benzer, tadı güzeldir fakat kokusu yokdur". "Tadı güzeldir" demesi îmân sâhibi olması demekdir. "Kokusu yokdur" demesi, hâfız-ı Kur`ân bile olsa, o esnâda okuyucu değildir demekdir. Sonra şöyle demişdir, "Kur`ân okuyan münâfığın durumu fesleğen otuna benzer, kokusu güzeldir, tadı ise acıdır". Zîrâ Kur`ân güzeldir, o da okuyanların nefeslerinden ibâretdir. Başka bir ifâdeyle kırâat ve tilâvet esnâsında okuyucunun nefesleri güzeldir. "Tadı ise acıdır" demesi, münâfıkların içlerindeki küfre işâretdir. Tad îmândan meydana gelir, çünkü haz vericidir. Sonra şöyle demişdir, "Kur`ân okumayan münâfığın durumu ebû cehil karpuzuna benzer, hem tadı acıdır, hem de kokusu yokdur". Çünkü ne okuyucudur, ne de îmânı vardır.
Allah'ı râzı eden her söz böyledir yani onun mü'min ve münâfıkdaki tezâhürü Kur`ân-ı Kerîm hakkında yapılan teşbîhle aynıdır. Bununla berâber, Kur`ân-ı Kerîm'in mertebesi herkesçe mal'umdur ve O'na yaklaştıran hiç bir söz O'nun kelâmına benzemez. Bu sebeble Allah'ı zikreden birinin O'nu zikrederken Kur`ân-ı Kerîm'de yer alan zikirlerle zikretmesi gerekdiğini aklında tutmalıdır. Başka bir ifâdeyle kişi, zikirde okuyucu vasfını kazanabilmek için, Allah'ı Kur`ân'da yer alan zikirlerle zikretmelidir. Okuyucu olduğunda, Allah'ın kendisiyle kendisini zikretmiş olduğu zikri aktaran birisi olur. Böyle olunca hiç şübhesiz kendini Rabbinin onun karşısındaki mesâbesine yerleştirmiş olur. Benzer bir durum, "فَاَجِرْهُ حَتّٰى يَسْمَعَ كَلَامَ اللّٰ" âyetinde beyân edilmişdir. Hadîsde de, "Allah kulunun diliyle, 'semi'allahu li men hamideh' (Allah kendine hamd edeni duydu) der" denilir.
Kıyâmet gününden, Kur`ân-ı Kerîm okuyana şöyle denilir : "Oku ve yüksel". Yükseleceği nihâî yer Kur`ân-ı Kerîm okurken yükseldiği yerdir. En sonunda Allah, kulun diliyle kula okur. Nitekim Allah, kulun kendisiyle duyduğu kulağı, kendisiyle gördüğü gözü, kendisiyle tutduğu eli, kendisiyle yürüdüğü ayağı olduğu gibi kendisiyle söz söylediği ve konuşduğu dili de olur.
Allah'a hamd ederken veya O’nu tesbîh ve tehlîl ederken, bilhassa, Kur`ân'da yer alan ifâdeler kullanılmalıdır. Böylelikle insân, nefsiyle okumak derecesinden Rabbiyle okumak derecesine doğru yükselir. Bu dereceye yükselince, artık kendi kitâbını okuyan bizzât Allah'dır. Kıyâmet gününde okurken kendisine yükselmiş olduğu âyete kadar yükselir, orada o âyete lâyık olan derecede kalır. Orası Hakk'ın kulun diliyle ve kulun huzûr hâliyle okuyucu olduğu mertebedir. Kelâmın en üstünü, Allah'ın ma'rûf olan kelâm-ı hâssıdır.