Şeytân Ârifleri Nasıl Kandırır?

Şeytân, âriflere de musallat olur. Ârifler, hakîkate vâkıf oldukları için Şeytan onları hakîkat tarafından vurur. Der ki onlara, "Siz hakîkat ehlisiniz, bilmiyor musunuz ki Hakk'dan gayrı bir şey yokdur. Demek ki siz de Hakk'dan bir parçasınız" der. Bu söz onların hoşlarına gider, kabûl ederler. Bu kabûl, onları ilhâda götürür. Yani mülhid olurlar.

Sonra İblîs der ki, "Yâhu siz niye mukallidler gibi ibâdet ediyorsunuz, niçin şerîatın emirlerini yerine getirmek için bu kadar meşakkat çekiyorsunuz. O emirler, o ibâdetler, avâm içindir. Halbuki siz hakîkat ehlisiniz, sizin bunlara ihtiyâcınız yokdur" der. Okumadanız mı, Allah Kur`ân'da, "Yakîn gelinceye kadar rabbinize ibâdet edin" diyor. Sizde yakîn hâsıl olmuş, ibâdet etmenize hiç lüzûm kalmamış. Bu da onların çok hoşuna gider ve ibâdeti tâatı bırakırlar. Böylece ibâhaya düşerler, yani emri nehyi, haramı helali hiç ayırmazlar ve dinsiz olurlar.

Sonra Şeytan ipleri iyice eline alır, "Siz ne isterseniz yapabilirsiniz, size sorgu suâl yokdur. Zîrâ siz ne yaparsanız yapın asıl fâil Allah'dır" der. Bu da onların çok hoşuna gider ve her türlü kötülüğü fütursuzca işlemeye başlarlar. Yalan da söylerler, zinâ da ederler, hırsızlık da yaparlar, içki de içerler. Bu kötü fiilerden birini işledikden sonra suçlansalar, hemen inkâr ederler. Şeytan'ın onlara talîm etdiği gibi, fiili Allah'a nisbet ederler ve suçlarını inkâr ederler, "Ben böyle bir şey yapmadım" derler. 

Şeytan işi daha da ilerletir. Bunlardan bazısına der ki, "Senin peygamberden ne farkın var, çık peygamberliğini ilân et" der. Şeytanın sözüne kanıp, peygamberliğini ilân eden nice zavallılar gelmişdir.

Şeytan bazısına da "Çık rubûbiyyetini ilân et" der. O da çıkar ben Allah'ım der. Bu da işin son raddesidir.