22 Temmuz 2023 tarihinde yayınlanmıştır.
Malûm ya, gaflet türlü türlüdür. Îmânsızların gafleti ayrı, mü'minlerin gafleti ayrı. Her birinin de kendi içinde dereceleri var. Biz burada gâfil derken, mü'min ve muvahhid olduğu hâlde, hak ve hakîkati bilmeyenleri, basîretsiz kimseleri, yapdığı işin netîcesini düşünmeyenleri kasd ediyoruz. Bu gibi kimselerin, Şeytan'ın tuzağına düşmesi kaçınılmazdır. Şeytan bunları kolaylıkla avlar. Nasıl mı?
Birincisi, Allah'ın rahmetine güvendirerek günah işletir. Bu, en kuvvetli hîlesidir Şeytan'ın. "Yâhu tek günah işleyen sen misin?" der. "Günahsız kul olmaz" der. "Tövbe edersin, Allah affeder" der. "Allah'ın rahmeti sonsuzdur, ne korkuyorsun?" der. Şeytan'ın bu iğvâsına aldanan gâfil insan, habire günah işler ama bir tarafdan da cennete gideceğini zanneder. Hakk'ın azâbından, ıkâbından gâfil olmasındandır bu. Evet, Allah "erhame'r-râhimîn"dir, Gafûr'dur, Rahîm'dir, Afüvv'dür, Kerîm'dir, dilerse bütün günahları affeder ama aynı zamanda celâli de vardır Allah'ın. Kendisine ısyân edenleri azâba çarpdırır, cehennemine koyar.
İkincisi, ibâdeti ve hasenâtı erteletir. Meselâ, "Sen daha çok gençsin, ne işin var câmide, namazda" der. "Önünde uzun yıllar var, biraz hayâtın tadını çıkar, sonra kılarsın namazı, kılmadıklarını kazâ edersin" der. Yâhud, "Şimdi senin okulun var, dersin var, önce okulunu bitir, namaza sonra başlarsın" der. Yâhud, "Şu askerliği bir bitir, ibâdete sonra başlarsın" der. Velhâsıl, hep bir bahâne îcâd ederek, ibâdeti ve tâatı, hayır ve hasenâtı erteletir insana. Gâfil insan düşünemez ki, ömür süratle geçmekdedir, geçen bir ânın dahi telâfîsi mümkün değildir. Üstelik ecelin ne zaman geleceği de malûm değildir. Gence ihtiyara bakmaz ölüm.
Üçüncüsü, acele ettirir Şeytan. Meselâ, "Namazı farzından da kılsan olur" der. Yâhud, "Hatimle mi kılacaksın, kısa sûrelerle de namaz kılınır" der namazı aceleye getirtir, ibâdeti yalapşap yaptırtır. Cuma'nın farzını kıldıkdan sonra ok gibi câmiden fırlayanları görmüşsünüzdür. İmam biraz hutbeyi uzatsa homurdanmaya başlayan kimseler vardır. Bunlar hep Şeytan'ın kandırdığı kimselerdir. İbâdetde huzûr, huşû ve hudû olmayınca ibâdetden feyz alınmaz, fayda görülmez. Diğer işlerdeki acele de Şeytan'dandır. Aceleyle yapılan işden hayır gelmez. Ya iş netîcesiz kalır, ya insanın başına bir belâ gelir.
Dördüncüsü, doğruyu eğri, eğriyi doğru gösterir. Meselâ oruç tutmak her bakımdan faydalı olduğu hâlde, gâfil insan oruç tutmak istemez. Neden? Orucun ne büyük bir nimet olduğunun farkında değildir de ondan. Abdest, namaz kezâ böyledir. Yine gâfil insan zekât vermez, parasının azalacağını düşünür. Halbuki zekât malı eksiltmez, bilakis bereketlendirir.
Beşincisi, güzeli çirkin, çirkini güzel gösterir. Meselâ dedikodu, gıybet çok çirkin bir şeydir, ölü eti yemek gibidir diyor Allah. Halbuki gâfil insan dedikodudan büyük zevk alır. Yine meselâ içki çok kötüdür, çok zararlıdır, halbuki içenler onu çok güzel görürler, keyif için içerler. Kumar da böyledir, fuhşiyyat da böyledir. Allah'ın men etdiği ne kadar şey varsa hepsi de böyledir. Mâdemki Allah men etmişdir, kötüdür, çirkindir, zararlıdır bütün bunlar. Halbuki hepsi de nefse hoş gelir.