Şeytan'a Vekâlet Eden Âlimler

18 Şubat 2022 tarihinde yayınlanmıştır.

İsmail Hakkı Bursevi

Büyük mürşidlerimizden İsmâil Hakkı Bursevî Hazretleri buyuruyorlar ki :

Pes, gerekdir ki vücûdunda umûr-i nefsâniye ve cismânîyeye vücûd vermeyüp umûr-i âlîyeye 'uluvv-i himmet gösteresin ki, ilm, eşrefi’l-melekâtdır. Husûsan ki ilm-i billah. Zîrâ bir nesne ki ecelli'l-ma'lûmât ola ona ta'alluk eden ilm dahî ecelli'l-'ulûm olur. Pes, lisânda olana belâgat ve fesâhat veyâ kalemde olana hüsn-i kitâbet veya dest veya sâir a'zâda olan kemâlât kalbde olan ma'rifetullahdan ednâdır. Binâen-'alâ-hâzâ, 'ârif-i billah ne kadar 'âciz ve kâsır olsa yine gayriden aktar ve ekmeldir. Ve bu makûleye hakîm derler, gerekse zâhirde ümmî olsun. Ve onda ki ma'rifetullah yokdur, 'âlim ise de câhil hükmündedir. Fikreyle Bişr-i Mürsî dedikleri kimseyi ki İmâm-ı Ebû Yûsuf'un şakirdi olmuş iken halk-ı Kur`an da'vâsına düşüp Bagdâd'da Me'mûn halîfeyi ve sâiri idlâl ve izlâl eyledi.

Evliyâdan biri bir gece bir ribâtda misâfir olup orada Şeytân'ı görünce "Nereden gelirsin?" deyu suâl edince, "Bağdâd'dan gelirim" dedi. "Ya Bağdâd'da yerine kimi alıkoydun?" dedi. İblîs dahî "Bişr'i alıkoydum" deyu cevâb verdi. Ve Bişr-i mezkûr vefât edüp kabre vaz' olundukda cehennem onun üzerine hücûm edince ehl-i makberenin şâbb olanları havflarından pîr oldular. İşte bazı bilâdda 'âlim sûretinde böyle dâlle ve mudılle kimseler vardır ki İblîs'e bedel olmuşlardır. Ve halkın hevâsına muvâfakatlarından halk onların ne idiğün bilmemişlerdir. Zîrâ ellerinde mîzân-ı şerî'at yokdur. Ve bir kimsenin şerî'at cihetî imtihân olunmadıkça iktidâya sâlih değildir, gerekse onda hâl olsun ve gerekse olmasın. Zîrâ hâl dedikleri edebe mukârin olmakla makbûldür. Ve Kur`ân’da gelir, "تُدَمِّرُ كُلَّ شَيْءٍ بِاَمْرِ رَبِّهَا فَاَصْبَحُوا لَا يُرٰٓى اِلَّا مَسَاكِنُهُمْۜ"

Meselâ bir kimsenin üzerine evliyâdandır deyu türbe ve kubbe binâ ederler. Ma'ahâzâ içinde halkın i'tikâd etdiği gibi cân yokdur. Ve ona vâkıflar vâkıf olurlar. Ve mezkûr olan Me'mûn Halîfe, kendi nefsinde bu kadar melekât-ı fâzılası vâr iken Hakk'a mühtedî olmayup, halk-ı Kur`ân kaville dâll olmakla hâlâ Tarsûs'da bâb-ı türbesi muğlak ve cânına bir Fâtihâ okur yokdur. Zîrâ reh-i sedâddan munharif olmakla 'avâmm-ı nâsın bile kulûbu ondan dönmüşdür. Ve Şâm içinde dahî bu makûleler vardır.

Pes, ilm-i mücerred insâna kifâyet etmedi. Belki 'ayne'l-yakînden hissemend olmak vâcib kıldı. Tâ ki zunûn ve şukûk bi'l-külliye aslından munkala' ola ve hakkıyyet mertebesi zuhûra gele.

Her sakallıyı deden sanma!

Listeye geri dön