Şeytânî Gadab Rahmânî Gadab

10 Ekim 2023 tarihinde yayınlanmıştır.

Hikmet

Gadab, gerçi nefs-i emmârenin sıfatlarındandır ama tamâmen yok edilmesi gerekmez. Çünkü lâzım olduğu yerler vardır. Allah insana gadabı, düşmanından korunsun, kendisine zarar verecek olan şeylerden sakınsın, kötülüğe ve zulme râzı olmasın, zâlime karşı çıksın diye vermişdir. İnsanda hiç gadab olmasa, yâhud insan gadabı kökünden söküp atsa, düşmanına mukâvemet edemez, şerlilerin şerrinden, zâlimin zulmünden ne kendisini ve yakınlarını ne de halkı koruyabilir. Demek ki insana gadab lâzımdır ama yerli yerinde kullanılmak şartıyla. Nitekim Cenâb-ı Hakk, "اَذِلَّةٍ عَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ اَعِزَّةٍ عَلَى الْكَافِر۪ينَۘ" buyurmuşdur. Yani mü'min kâfire, düşmana karşı izzetli, mü'mine, dosta karşı zilletli olur. Yine bir âyet-i celîlede, "وَالَّذ۪ينَ مَعَهُٓ اَشِدَّٓاءُ عَلَى الْكُفَّارِ رُحَمَٓاءُ بَيْنَهُمْ" buyurmakdadır. Yani mü'minler, düşmana karşı şiddetli, kendi aralarında ise şefkatli ve merhametli olur. Düşmana karşı izzetli olmak, şiddetli olmak, celâdetli olmak, gadabla mümkündür ancak.

Allah'ın sevmediği gadab, şeytânî olan gadabdır. Peki nasıl anlayacağız gadabın şeytânî olup olmadığını? Eğer gadab aklı gideriyorsa, nefsi azdırıyorsa, insanı zulme sokuyorsa, hakkı hukûku çiğnetiyor, ibâdullahı zarara sokuyor, halkı ağlatıyorsa, inletiyorsa, şeytânîdir. Rahmânî olan gadabda nefs işin içine girmez. Bir menfaat için değildir o gadab. Bilakis menfaati terk etmek, kendini fedâ etmek vardır. Meselâ Allah için cihâda giden kişi, canını bile fedâ etmeyi göze alan kişidir. Zâlime baş eğmeyen, hakkı müdafaa eden kişi, hakâreti, sopa yemeyi, hapse girmeyi, öldürülmeyi göze alan kişidir. Şeytânî olan gadab bunun tam aksinedir. Hep bir menfaat, hep bir nefsânî garaz vardır şeytânî olan gadabda. İnsanları kul köle etme arzusu, baş olma sevdâsı, başkasının hakkına hukûkuna tecâvüz, hakkına râzı olmama ve sâir menfaat ve garazlardır bunlar. 

Şeytânî olan gadabın misâllerini hemen hemen her gün, her yerde görüyoruz. Meselâ en küçük bir menfaati zedelendiğinde kavga çıkaran yâhud küfür eden, hakâret eden bir alay adam var. İncir çekirdeğini doldurmayacak şeyler için birbirini yiyen, dövüşen, çekişen pek çok kimse var. Aynı insanlar iş başkasının hakkına hukûkuna gelince, sus pus oluyorlar, ağızlarını bıçak açmıyor. Neden? Çünkü başkasının hakkını müdâfaa etmekde onlara bir fayda yok, bilakis zarar gelme ihtimâli var. Bu ölçüyü kendimiz için de kullanabilir ve kendimizdeki gadabın şeytânî mi rahmânî mi olduğunu anlayabiliriz.

Gadabın nefsânîsini rahmânîsinden ayırd edebilmek için güzel de bir ölçü var elimizde. Hazret-i İmâm-ı Ali kerremallahu vecheh, bir savaşda hasmını yere düşürmüş, boynuna kılıcı dayamış, tam herifin canını cehenneme göndereceği sırada, edebsiz herif Hazret-i İmâm'ın yüzüne tükürmüş. İmâm-ı Ali hemen adamı serbest bırakmış, "Haydi git" demiş. Mutlak bir ölümden kurtulan adam hayretler içerisinde sormuş, "Beni neden bırakdın?". Hazret buyurmuş ki, "Ben seni Allah için öldürecekdim, ne zaman ki sen benim yüzüme tükürdün, işin içine nefsim karışdı. Seni bu hâlde öldürürsem kâtil olurum, günahkâr olurum". İşte bu kadar ince bir çizgi vardır nefsânî olanla rahmânî olan gadab arasında.

Rahmânî olan gadabda nefs işe karışmaz. Nitekim Ümmü'l Mü'minîn Hazret-i Âişe radıyallahü anhâ vâlidemiz, "Resûlullah'ın kendisi için bir kimseye kızdığını hiç görmedim. Ancak Allahu Teâlâ'nın hakkına riâyet edilmez, şerîata muhâlefet edilirse çok kızardı" buyurmuşlardır.

Listeye geri dön