28 Nisan 2018 tarihinde yayınlanmıştır.
İblîs, Resûl-i Ekrem Efendimize gelerek şöyle bir ricâda bulunmuş :
Yâ Resûlallah! Sen ki âlemlere rahmet olarak gönderildin ve Kur`ân-ı Kerîm de bunu beyân ve i'lân etmekdedir öyleyse lutfen Cenâb-ı Hakk'a benim için duâ ediver de Allah beni bu işden affetsin ben de bu meslekden çıkayım yani emekli olayım.
Resûl-i Ekrem Efendimiz buyurmuşlar ki:
Peki, ben sana şefâ'atçi olayım, seni bu işden kurtarayım ama sen önce Serendib'e git, Hazret-i Âdem'in kabrine bir kere secde et ki benim de Allah'a senin için duâ etmeye yüzüm olsun. "Yâ Rabbi, yaptığına pişmân oldu, tövbe etti, gitti Âdem'in kabrine secde etti. Sen de onu affet" diyebileyim.
Şeytan, Resûl-i Ekrem Efendimizin bu teklîfine ne cevap verse beğenirsiniz : "Oooohooo! Ben onun dirisine bile secde etmedim, nerede kaldı ki ölüsüne secde edeceğim" deyip kaçmış gitmiş.Efendi Hazretleri buyururlardı ki :
Şeytan çokdan emekliye ayrıldı. Âdemoğullarından öyle kimseler geldi ki şeytanı şeytanlıkda fersah fersah geride bırakdılar.Resûl-i Ekrem Efendimiz, bir hadîs-i şerîflerinde "النَّدَمُ تَوْبَةٌ en-nedemü tövbetün" buyurmuşlardır. Bu hadîs-i şerîfi, "Pişmânlık, tövbedir" diye tercüme edebileceğimiz gibi "Tövbe, pişmânlıkdır" diye de tercüme edebiliriz zîrâ tövbenin şartlarından biri işlediği günâhdan pişmânlık duymakdır. Günâhına nâdim olmayan, o günâhı işlediği için üzülmeyen kişi, diliye ne kadar "tövbe ettim" dese de tövbe etmiş olmaz yani tövbesi makbûl olmaz.