15 Ocak 2018 tarihinde yayınlanmıştır.
Muzaffer Efendi Hazretlerinin çok mühim bazı nasîhatlarını naklettiğimiz bir önceki yazımızın sonunda Efendi Hazretlerinin üstüne basa basa tekrar ettiği bir mes'eleyi ehemmiyetine binâen biraz açıklamak istiyorum.
Efendi Hazretleri bir çok vaaz ve sohbetlerinde "Sakın hâ şirke gitme! Allah'a şirk koşma! Allah'ı dâimâ şirkden berî kıl. Allah' her günâhı affeder ancak şirki affetmez" buyurarak bu mes'eleye hep dikkat çekerlerdi.
Halbuki günümüzde hiç kimsenin Kuryeş'in müşrikleri gibi putlara tapması beklenemez, değil mi? Artık hak ve hakîkat tamâmen tebeyyün ettiğine göre, modern dünyâda yaşayan hiç kimse Allah'a ortak koşmaz, ya îmân eder, ya da inkâr eder ama müşrik olmaz, öyle değil mi? Peki o zaman şirk üzerinde bu kadar durulmasının sebebi nedir?
Câhiliyye devrindeki müşriklerin veya dünyânın bir çok yerlerinde putlara tapanların şirki, şirk-i celî yani açık şirkdir. Şirkin bu türü Cenâb-ı Hakk'ın ulûhiyyetinin zâhirine karşıdır. Bir de şirk-i hafî yani gizli şirk vardır ki bu ulûhiyyein bâtınına karşı yaplılır. İşte evliyâullahın ısrarla üzerinde durduğu şirk, bu şirkdir. Çünkü evliyâullah, şirkle karışık olan îmânı makbûl saymazlar ve ona taklîdî îmân derler. "Şirkden tamâmen kurtulmayan tevhîdin hakîkatine eremez" sözüyle de tahkîkî îmânı kasd ederler.
Nûr eyleyerek nârı fark eyleyegör yâri
Şirkden olasın ârî îmân yoludur bu yol
Peki şirk-i hafî nasıl olur?
Şirk-i hafî yani gizli şirk, Allah'dan gayrısına i'tibâr etmekle olur. Bu da türlü türlüdür. Meselâ, eğer bir iş ihlâs ile yapılmaz da, riyâ ile, gösteriş için, birisinin gözüne girmek için yapılırsa, o işi yapan kişi istediği kadar diliyle tevhîd etsin, fiilen şirke girmişdir. Bu yüzden "Riyâda şirk-i hafî vardır" denilmişdir.
Diğer fiiller de buna kıyâs edilebilir. Meselâ, şifâyı ilaçdan ya da doktordan bilmek de gizli şirk olur. Şifâyı veren Allah'dır, ilacı da doktoru da hastalığı da şifâyı da Allah halketmişdir. Meselâ rızkı tarladan, ağaçdan, denizden, ormandan ya da iş yerinden, patrondan bilmek de şirke girmekdir. Rezzâk, ancak Allah'dır, diğerleri birer vâsıtadır. Allah dilerse insana vâsıtasız da rızk verebilir. Nitekim Kur`an'da bunun misâlleri zikredilmişdir. Hazret-i Meryem'e bahşolunan rızk ( كُلَّمَا دَخَلَ عَلَيْهَا زَكَرِيَّا الْمِحْرَابَ وَجَدَ عِندَهَا رِزْقاً قَالَ يَا مَرْيَمُ أَنَّى لَكِ هَذَا قَالَتْ هُوَ مِنْ عِندِ اللّهِ إنَّ اللّهَ يَرْزُقُ مَن يَشَاء بِغَيْرِ حِسَابٍ / küllemâ dehale aleyhâ zekeriyyel mihrâbe vecede indehâ rızkâ, kâle yâ meryemu ennâ leki hâzâ kâlet hüve min indillâh, innallâhe yerzuku men yeşâu bi gayri hısâb), Hazret-i Îsâ'nın duâsıyla inen sofra (قَالَ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ اللَّهُمَّ رَبَّنَا أَنزِلْ عَلَيْنَا مَآئِدَةً مِّنَ السَّمَاء تَكُونُ لَنَا عِيداً لِّأَوَّلِنَا وَآخِرِنَا وَآيَةً مِّنكَ وَارْزُقْنَا وَأَنتَ خَيْرُ الرَّازِقِينَ /Kâle îsebnü meryemellâhümme rabbenâ enzil aleynâ mâideten mines semâi tekûnu lenâ îden li evvelinâ ve âhirinâ ve âyeten minke, verzuknâ ve ente hayrur râzikîn) ve Hazret-i Mûsâ'nın kavmine indirilen bıldırcın eti ile kudret helvası (وَأَنزَلْنَا عَلَيْكُمُ الْمَنَّ وَالسَّلْوَى ve enzelnâ aleykümü'l-menne ve's-selvâ) gibi.
Ucub da gizli şirkden kaynaklanır. Çünkü ucub ibâdetine güvenmekdir. Yaptığı ibâdetlerin kendisini cennete götüreceğine inanan kimse, gizli şirke batmışdır. Cennete ancak Allah'ın lutfuyla girilir, ibâdetler kulluk vazîfemizdir.
Misâller çoğaltılabilir. Hepsinin de varacağı yer aynıdır. Kısacası şirk-i hafî, tevhîdin zâhirine değil, tevhîd-i ef'âl, tevhîd-i sıfât ve tevhîd-i zât gibi mertebelerle tarif edilen bâtınına muhâlefet etmekdir. Bu yüzden de tam ma'nâsıyla tezkiye-i nefs ve tasfiye-i kalb etmeden şirkden berî olmak mümkün olmaz. Tezkiye-i nefs etmek de büyük bir mücâhede gerektirdiği için pek az insan buna muvaffak olabilir. Nitekim Sûre-i Yûsuf'daki, "وَمَا يُؤْمِنُ أَكْثَرُهُمْ بِاللّهِ إِلاَّ وَهُم مُّشْرِكُونَ / Ve mâ yü’minu ekserühüm billâhi illâ ve hüm muşrikûn/ Onların çoğu Allaha şirk koşmaksızın îmân etmez" âyet-i kerîmesi bu hakîkati beyân eder.
Hep müessir Sâmiyâ ol şeh-i ma’nâ-yı ezel
Şirk olur Hakk'a eğer zerrede te’sir olsa