Sivâya Meyl ü Rağbetden Kulûb-i Asfiyâ Mahfûz

6 Mart 2018 tarihinde yayınlanmıştır.

Tevhid
NUTK-İ ŞERÎF

Sivâya meyl ü rağbetden kulûb-i asfiyâ mahfûz
Şerî'atle tarîkat ehli cümle evliyâ mahfûz

Allah sevdiği kullarının kalblerini mâsivâya meyl ve rağbet etmekden muhâfaza eder. Allah'ın hıfzında olan bu kullar şerî'ata tam ma'nâsıyla bağlı olan tarîkat ehlidir.  

Düşerler dâm-ı mekr-i nefse lâbüd zâhir erbabı
İbâd-i muhlisîn ancak hakîkat etkıyâ mahfûz

Nefsin hevâsından kurtulamayanlar ise nefsin hîlelerine aldanarak tuzağa düşerler. 

O kim tasfiye-i kalbiyyeden bî-behre mahrûmdur
Hafî şirk içre kalmış olamaz sâhib-riyâ mahfûz

Kalblerini temizlemeyenler yani Allah'ın sevmediği kötü sıfatları ve mâsivâ muhabbetini kalblerinden söküp atmayanlar Hakk'ın hıfz u emânından mahrûm kalır. Dilinde tevhîd olsa da riyâ gibi şirk-i hafî illetlerine mübtelâ olanlar da hıfz-ı ilâhîden mahrûmdur.

Kalır esfel merâtibde hevâ-yı nefsine mağlûb
Sırât-ı aşk-ı Hakk'dan seyreden ehl-i safâ mahfûz

Nefsinin arzularına mağlûb olanlar zelîl olur. Nefsiyle mücâhede eden ve Allah'ı severek O'na seve seve ibâdet eden kimseler ise yücelir.

Kedûrât-ı huzûz-i 'âlem-i fânî olan mahcûb
Cihâd-ı ekber ile gâlib-i nefs ü hevâ mahfûz

Bu fânî dünyânın zevkleriyle oyalanan ve kederleriyle kederlenen kimseler büyük bir gaflet içindedir. Cihâd-ı ekber ederek nefs ile durmadan mücâhede edenler ise Hakk'ın emânındadır.

Düşünmez câhil-i nâdân müstakbel 'ukûbâtı
Anı îkân eden 'akl-ı meâd sâhib-zekâ mahfûz

Câhiller ve akılsızlar öyle bir gaflet içindedir ki başlarına gelecek belâ ve azâbı hiç düşünmezler. Halbuki akl-ı meâd sâhibi olan mü'minler îkân sâhibi oldukları için bunları yakînen bilir ve ona göre hareket ederler. Böylece Hakk'ın celâlinden ve gadabından mahfûz olmuş olurlar.

Hicâb-ı nûr-i Rahmân'dan anâsır kaydı mâni'dir
'Aref esrârına âgâh olan dil-âşinâ mahfûz

Dünyâya, maddiyâta, süfliyyâta bağlananlar Allah'dan gâfildir. Her ne kadar Allah'ın nûru apâşikâr ise de ehl-i dünyânın bu gafleti kalın bir perde gibi o nûru görmelerine mâni' olur. "Nefsini bilen rabbini bilir" sözünün ma'nâsına vâkıf olanlar ise kalblerinde Hakk'ın muhabbeti bulunduğundan bu gafletden korunmuşdur. 

'Azâb-ı nâr-ı a’zamla yanar erbâb-ı kesret hep
Halîl-âsâ delîle eyleyenler iktidâ mahfûz

Bu kesret âlemine aldananlar daha bu dünyâda iken cehennem ateşiyle yanarlar. Çünkü Hakk'dan ırak düşmüşlerdir. İbrâhim aleyhisselâm gibi Allah'a dost olanlar ise ateşe de düşseler yanmazlar.

Vücûdu sırr-ı Kur`ân mürşide erdi mutahhar dil
Mutahhar olmayandan nisbet-i feyz-i bekâ mahfûz

Kur`ân-ı nâtık olan insân-ı kâmil eliyle nefsini tezkiye edip kalbini tathîr edenler kurtulmuşdur. Bu temizliği yapmayanlar ise bir mürşide bağlansalar dahî Hakk'ın feyzinden mahrûmdur.

Gerek ihrâm-ı nûr-i zât Sâmî hacc-ı ma’nâda
Erenler cemî' lâhût sırrına her dü serâ mahfûz

Allah'a kurbiyyet için O'nun nûruyla münevver olmak lâzımdır. Bu sırra erenler iki cihâna sultân olur zîrâ Hakk'a enîs olmuşlardır.

Şeyh Abdurrahmân Sâmî Saruhânî
Kaddesallahu Sırrahu'l-Âlî
Listeye geri dön