9 Kasım 2017 tarihinde yayınlanmıştır.
"Tövbe", lugatde "dönmek, rücû' etmek" demekdir. Istılahda ise "Allah'a dönmek" demekdir. Herkesin tövbesi yani dönüşü kendi mertebesine göre olur. Gelin ehlullahın tövbe hakkındaki hikmetli sözlerinden bazılarını zikrederek tövbenin ma'nâlarına nüfûz etmeye çalışalım. Zîrâ cümle evliyâullah, "Tövbe, sâliklerin ilk menzilidir" demişlerdir. Hiç bir sâlik bu menzilden geçmeden seyr-i sülûk edemez, ilerleyemez. Yani işin başı tövbedir.
Cüneyd Bağdâdî Hazretleri buyurmuşlardır ki :
Tövbenin üç şartı vardır. Birincisi pişmanlık, ikincisi Allah'ın yasakladığı şeyleri tekrar yapmamaya kesin karar vermek, üçüncüsü de vaktiyle yaptığı hatâları ve günâhları telâfî etmek için gayret etmekdir.
İlk iki şart gâyet açık. Üçüncü şart ise kul haklarının tazmîni ve namaz gibi oruç gibi borçların ödenmesi hakkındadır.
Zünnûn Mısrî Hazretleri "Günâhı kökünden söküp atmayan tövbe yalancıların tövbesidir" buyurmuşdur.
Bir veliyullaha "tövbe nedir?" diye sormuşlar "Günâhını unutmandır" diye cevap vermiş, diğer bir veliyullaha aynı soruyu sormuşlar, o zât, "Günâhını unutmamandır" buyurmuş.
Günâhını unutmak sözünde ince ma'nâlar gizlidir. Birincisi, hakkıyla tövbe edenin Allah'ın afv ve mağfiretinden aslâ şüphe etmemesidir. Yani Hakk'ın rahmeti yanında günâhın büyüklüğü bir şey ifâde etmediğini idrâk etmekdir. Bu hâle sôfiyye dilinde "recâ" tabir edilir. Bu sözün diğer bir ma'nâsı, Allah korkusu ile kaplanan kalbde başka bir şeye yer olmamasıdır. Bu sözün başka bir ma'nâsı da, günâh fikrini gönülden tamâmen çıkarmakdır. Kişi mâdem ki tövbe ederek o günâhı yapmamaya azm etmişdir, öyleyse o günâhı bir daha hiç hatırına getirmez. Diğer bir ma'nâsı da, günâhdan aldığı lezzeti unutmakdır yani eskiden lezzetli ve keyifli olan günâhın artık kendisine çirkin ve iğrenç görünmesidir. Nitekim bir veliyyullah, "İşlediğin bir günâhı hatırladığın zaman ondan hoşlanmaz aksine tiksinirsen tövben makbûldür" buyurmuşdur.
Günâhı unutmamak sözüyle kasdedilen ise, havf ve haşyet hâli ile nefsi terbiye etmekdir. Yani dâimâ Allah'ın celâlinden korkmak ve ne kadar küçük de olsa Allah'a karşı yapılan isyânın ne büyük bir cür'et olduğunu hep hatırda tutarak nefsin baş kaldırmasına fırsat vermemekdir. Bu hâle sôfiyye lisânında "havf" tabir edilir.
Büyük velîlerden biri, "Avâmın tövbesi günâhdan, havâssın tövbesi gafletden, havâssü'l havâssın tövbesi mâsivâdan olur" buyurmuşdur. Bildiğimiz günâhlar avâmın işidir, havass yani Allah dostları, avâmın işlediği günâhları işlemezler. Onlar, Allah'ı unutmayı günâh kabul ederler, halbuki gaflet, avâmın tabîi hâlidir ve onlara göre günâh değildir. Havâssü'l-havâss ise Hakk'dan gayrı ne varsa yüz çevirirler.
Evliyâullah, tövbenin mertebelerini şöyle beyân etmişlerdir :
Tövbe, Hakk'a dönmek demekdir ve üç kısımdır. İlk mertebesi tövbe, ortası inâbe, son mertebesi evbedir. Tövbe, günâhı yüzünden azâb görmekden korkan ve günâhlardan arınarak Allah'ın lutuflarına nâil olmak isteyenlerin derecesidir. "وَتُوبُوا إِلَى اللَّهِ جَمِيعًا أَيُّهَا الْمُؤْمِنُونَ " âyet-i kerîmesi bu mertebeye işâretdir. İnâbe, Allah'ı seven ve Hakk'a seve seve ibâdet edenlerin mertebesidir. " مَنْ خَشِيَ الرَّحْمَن بِالْغَيْبِ وَجَاء بِقَلْبٍ مُّنِيبٍ" âyet-i celîlesi bu mertebeye işâretdir. Evbe ise, büyük velîlerin ve peygamberlerin mertebesidir. "وَاذْكُرْ عَبْدَنَا دَاوُودَ ذَا الْأَيْدِ إِنَّهُ أَوَّابٌ" ve "وَهَبْنَا لِدَاوُودَ سُلَيْمَانَ نِعْمَ الْعَبْدُ إِنَّهُ أَوَّابٌ" âyet-i kerîmeleri bu mertebeye işâret eder.
Rabia'tü'l Adeviyye Hazretlerine birisi gelmiş ve "Çok günâhkârım, tövbe etsem Allah tövbemi kabûle der mi?" diye sormuş. Rabia Sultan : "O iş öyle değil. Allah murâd ederse sen tövbe edebilirsin" buyurmuşlar.
Cismimle her 'ısyânıma estağfirullahe'l-'azîm
Rûhumla her noksânıma estağfirullahe'l-'azîm
'Aklımla her hatarâtıma fikrimle her lahazâtıma
Gaflet-güzâr niyyâtıma estağfirullahe'l-'azîm