1 Ekim 2019 tarihinde yayınlanmıştır.
Sôfîlik, tezkiye-i nefs ve tasfiye-i kalb ederek bize bizden yakın olan Allah'ı yakîn ve ihsân ile bilmekdir. Sôfîlik, Kur`ân-ı Kerîm'in nüzûlü ile başlamışdır. Zîrâ Kur`ân-ı Kerîm'de, "قَدْ أَفْلَحَ مَن تَزَكَّى kad eflaha men tezekkâ" yani "Nefsini tezkiye eden felâh buldu" buyurulmakdadır. Sôfîlik de tezkiye-i kalbdir ve tezkiye-i nefsdir, öyleyse sôfîlik Kur`ân'la berâber başlamış demekdir.
Sôfîliğin iddiâsı yokdur. Yalnız şerîat-ı garra-yı Ahmediyye'nin emirlerini seve seve yapmak ve yaptırmak sôfîliğin vazîfesidir. Zîrâ Kur`ân'ın emirleri ve Resûlullah sallallahu aleyhi vesellemin kelâmı, nefse acı gelir, ağır gelir. Yani şerîat, bidâyetde cevizin acı kabuğu gibi gelir. Meselâ hasta adama balın acı gelmesi gibi. Halbuki şerîatın emirleri tatlıdır. Fakat kişi hasta olunca, bal nasıl ki hastaya acı gelmekdedir, şerîatın emirleri de kişiye o şekilde ağır gelmekdedir. Binâenalâzâlik, sôfîlik, tezkiye-i kalb ve tasfiye-i ahlâk ettikden sonra, ibâdet ve tâatı muhabbetle, Allah'a sevgiyle yapmakdır yani angarya gibi değil, güçlükle değil, muhabbetle yaptırmayı tavsiye eder.
Sôfîliğin iddiâsı yokdur çünkü herkes sôfî olamaz. Her sôfî ehl-i şerîatdır fakat her ehl-i şerîat sôfi değildir.