13 Şubat 2017 tarihinde yayınlanmıştır.
Sôfîyye tâifesi, taklîdî îmândan imân-ı tahkîkîye sefer ettikleri gibi her şeyin zâhirinden bâtınına ve sûretinden ma‘nâsına sefer etmişlerdir. Her şeyin özünü yani hakîkatini görmüşler ve bilmişlerdir. Bu yüzden onların bir çok sözleri ma'nâ ‘âlemindendir. Meselâ şarabdan murâd ettikleri, ma‘rifetullahdır ki netîcesi muhabbetullahdır, aşkdır. Aşk ile muhabbet aynı ma‘nâyadır. Meyhâneden murâd, mürşîd-i kâmilin gönlüdür ki, muhabbetullah hazînesidir. Kadehden murâd, tâlibe telkîn edilen ismullah ya da ma‘ârif-i ilâhiyye ile ortaya çıkan sözlerdir. Sâlik, bunları dinledikçe o sözlerin zevkiyle sarhoş olur, kendinden geçer. Sevgiliden murâd, mürşid-i kâmildir. Mürşid-i kâmil, sâlikin gözüne, dünyevî sevgiliden bin mertebe daha sevgili görünür zîrâ dünyevî sevgili ten sevgilisidir, manevî sevgili ise rûh sevgilisidir. Zülüfden murâd, mürşidin sâlike tenezzül edip cezbedici sözler söylemesidir. Yanakdaki benden murâd, mürşidin bazen Allah'ın zâtında müstağrak olarak istiğnâ âleminde kalması ve bu sebeble irşâddan müstağnî olmasıdır. Yanakdan murâd, tâlibe göründüğü zaman tâlibin gönlünden iki cihan fikrini uzaklaştırmasıdır. Sevgilinin yüz hatlarını Kur`ân’a teşbîh etme mes'elesine gelince...Yüzden murâd, mürşidin gönül yüzüdür, Kur`ân’dan murâd ise ahlâk-ı ilâhiyyedir ki, “تخلقوا باخلاق الله / Allah'ın ahlâkı ile ahlâklanın" sözüne işâretdir...