30 Temmuz 2023 tarihinde yayınlanmıştır.
Hep bütün millet onun peşinde. Dangada dangada davul vuruyor, önden gidiyor bu, hep peşine düşmüş millet. İşte Kur`ân'da, "اَلَمْ اَعْهَدْ اِلَيْكُمْ يَا بَن۪ٓي اٰدَمَ اَنْ لَا تَعْبُدُوا الشَّيْطَانَۚ elem a'hed ileyküm yâ benî âdeme en lâ ta'büdü'ş-şeytân" diyor Allah. Bunu abede-i şeyâtîne, Yezîdîlere söylemiyor Allah, bize söylüyor. Kim Şeytan'a tâbi oldu, ona ibâdet ediyor demekdir. Öyle diyor Allah işte, "يَا بَن۪ٓي اٰدَمَ اَنْ لَا تَعْبُدُوا الشَّيْطَانَۚ اِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُب۪ينٌۙ * وَاَنِ اعْبُدُون۪يۜ هٰذَا صِرَاطٌ مُسْتَق۪يمٌ". Bu âyet Yezîdîlere inmemiş ki, bize inmiş.
Yezîdîler zâten Mushaf-ı Reş, Mushaf-ı Celve diye iki kitâbları vardır onların. Kur`ân'da ne kadar Şeytan varsa, hepsinin üzerine balmumu yapıştırmışlar, sırayla böyle. Mantıkları da çok kuvvetli. İki türlü mantıkları vardır. Bir mantıkları, Muaviye, Peygamber Efendimizin berberiymiş, Muaviyetü'bni Ebû Süfyan. Sonra Efendimiz'i tıraş ederken, başını kanatmış, aman kanı yere dökülmesin demiş, emmiş, emince, nûr-ı nübüvveti yutmuş. Ondan Yezid gelmiş. Nûr-i nübüvet Yezid'e geçmiş.
Sonra nasıl bir mumdan elli tâne mum yanıyorsa, Allah da kendi gibi Allah yaratmaya kâdirmiş, Şeytan'ı Cenâb-ı Hakk Allahlık mevkiine çıkarmış. Bak bir mumdan bir mum yanıyor ya onun gibi. Mantıkları böyle, okudum kitâblarını çünkü uzun uzadıya.
Hattâ bir Yezîdî geldi buraya, onunla konuşdum, "Yâhu sen Yezîdî misin?" dedi bana, "Sen nereden biliyorsun bunları?". Haram olan şeyleri biliyorum. Meselâ balık eti haramdır, lahana haramdır, marul haramdır dînlerinde. Diyorlar ki onlar, "Şeytan da allahdır. Şeytan kötülük allahıdır, bildiğimiz Cenâb-ı Hakk da iyilik allahıdır. O hep iyilik yapar. Öyleyse biz kötülük yapan allaha ibâdet edelim ki kötülüğe götürmesin bizi" diyorlar. Mantıkları gâyetle kuvvetli. Şeytan'a tâbi olmuşlar. Hocalarına köçek tâbir ederler. Şeytan'a melek-i tâvûs derler. Yaaa, böyle. Beytüşşebab'da vardır, Siirt'in civârında vardır, Sincar Dağında vardır. Orada Şeyh Adî Hazretleri yatar, Hazret-i Abdülkâdir'in halîfesidir, ona büyük hürmetleri vardır, Şeyh Adî'ye.
Okumak yazmak haramdır. Katiyyen okumak yazmak haram, külliyen. Yalnız bir âileyi okuturlar, o da devletle münâsebet olacak, istida yazılacak, devletin bir emri geldiği vakitde okusun, haber versin onlara filan diye. Gâyetle rahatlar! Bizim gibi öyle abdestle namazla filan başları belâda değil! Gâyetle rahat ediyorlar, fevkalâde!
Mutezile'nin ileri gelenlerinden biriyle bir budist râhibi bir kayıkda beraber gidiyorlarmış. "Niye islâm olmuyorsun?" dedi budist râhibine mutezilî olan zât. O demiş ki, "Allah müsaade etmiyor ki müslüman olayım" demiş. "Seni Şeytan bırakmıyor" dedi, "Şeytan bırakmıyor, onun için îmân edemiyorsun". O da dedi, "Yani Allah benim îmânımı istiyor mu?" dedi. "İstiyor". "Şeytan istemiyor, öyle mi?". "Evet, istemiyor". "Öyleyse Şeytan Allah'a galebe çaldı" dedi, "Yazık! Sen de ilmim var diye, İslâm âlimiyim diye dolaşıyorsun" dedi, "Senin anlatdığına göre Şeytan Allah'a galebe çalıyor bu işde" dedi, "Allah benim îmânımı istiyor, Şeytan istemiyor ve beni bırakmıyor. O vakit Şeytan daha kuvvetli çıkıyor" dedi. Sonra o zât tövbe istiğfar etmiş mutezîlîlikden, sünnî olmuş, sünnî akâidine girmiş, Mâturidiyye'ye. O budist mürşid olmuş ona, irşâd etmiş onu.
Birisi, "Bazen kâfir de irşâd ediyor insanı" deyince, Efendi Hazretleri buyurdular ki :
Eder tabii canım. Bir sinek bile, bir mikrop bile insanı Hakk'a götürebilir. "et-turuku ilallahi bi enfâsi'l-halâik"dir. Her mahlûkâtın her nefesinin sayısınca Allah'a giden yol vardır. Ama en kestirme yol, Resûl-i Ekrem'in getirdiği yoldur, Sultân-ı Enbiyâ Efendimizin getirdiği yol, Şerîat-ı Garra-i Ahmediyye. Oradan girersen o kapıdan, Bâb-ı Muhammediyyet'den çabuk bulursun. Ötekinde dolaşmak var. Kolayı varken burada ne lüzum var ona. Ve bundan sonra da kapanmışdır diğer yollar, gidilmez oradan, sakata çıkar yol. Gözün kör, yol bozuk. "اَفَمَنْ يَمْش۪ي مُكِبًّا عَلٰى وَجْهِه۪ٓ اَهْدٰٓى اَمَّنْ يَمْش۪ي سَوِيًّا عَلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ e fe men yemşî mükibben alâ vechihî ehdâ em men yemşî seviyyen alâ sırâtın müstakîm". "قَدْ جَٓاءَكُمْ بَصَٓائِرُ مِنْ رَبِّكُمْۚ kad câeküm basâirün min rabbiküm", Resûl-i Ekrem'i göz olarak kabûl edersen gözüne takarsan yani O'na tâbi olursan necâta erersin. Ve illâ felâ.
Kendi de söylüyor Şeytan, "Bir takım kullar var ki, onlara ben musallat olamayacağım" diyor. "اِلَّا عِبَادَكَ مِنْهُمُ الْمُخْلَص۪ينَ illâ ibâdeke minhümü'l-muhlasîn". "Bir tâife var ki onlara ben musallat olamam" diyor Şeytan. Ondan gayrısını hepsini cehenneme götüreceğim diyor. Hakk Teâlâ da diyor ki, "Sana tâbi olanların hepsini seninle beraber cehenneme dolduracağım" diyor. "Sana tâbi olanların hepsini cehenneme dolduracağım" diyor Allah. Şeytan'a tâbi olanları. Şeytan'a tâbi olmak ibâdet sayılıyor, öyle gösteriyor Allah Kur`ân'da. "اَلَمْ اَعْهَدْ اِلَيْكُمْ يَا بَن۪ٓي اٰدَمَ اَنْ لَا تَعْبُدُوا الشَّيْطَانَۚ اِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُب۪ينٌۙ * وَاَنِ اعْبُدُون۪يۜ هٰذَا صِرَاطٌ مُسْتَق۪يمٌ".
Birisi, "Kaçmak lâzım" deyince Efendi Hazretleri buyurdular ki :
Kaçamazsın. Kaçamazsın, nereye kaçacaksın. Ancak istiâzeyle kurtarabilirsin paçayı. Şimdi de tekâüdlüğe ayrıldı o. Tekâüd oldu, emekliye ayrıldı Şeytan. Yerine insanoğullarını tayîn etdi. İnsan şeytanına Yâsîn okusan kaçmaz. Neûzübillahi teâlâ. İstersen hatim indir, gene de kurtaramazsın paçayı. Şimdi o tekâüd, emekli. Emekli maaşı alıyor, oturuyormuş. Cenâb-ı Hakk Sûre-i Haşır'da "Vesveseyi verir" diyor, "kullar öyle bir iş yaparlar ki, Şeytan der ki, ben bunu yapmakdan Allah'a sığınırım, korkarım ben" diyor. Kendi verir vesveseyi, kula günah işletir, benî âdeme, sonra "Yâ Rabbi bunu yapmakdan ben senden korkarım" der, "اِنّ۪ٓي اَخَافُ اللّٰهَ رَبَّ الْعَالَم۪ينَ innî ehâfullâhe rabbe'l-âlemîn"
O Aliyyü'l-Tüsterî Hazretleriyle konuşmuşlar, Hazret-i Şeyh diyor ki, "Ben Şeytan'ın bu kadar âlim olduğunu bilmiyordum" diyor. Uzun bir mücâdele yapmışlar. "Şeyhim" demiş, "ne zorluyorsun" demiş, "sana göre ben ebediyyen cehennemde kalacağım, öyle söylüyorsun sen değil mi? Allah'dan ziyâde Allah taraftarsının" demiş. " Bereket versin Allahu Teâlâ'nın merhameti sizin merhametiniz gibi değil" demiş Şeyh'e. "وَاِنَّ عَلَيْكَ اللَّعْنَةَ اِلٰى يَوْمِ الدّ۪ينِ ve inne aleyke'l-lanete ilâ yevmi'd-dîn diyor" demiş. "Benim lanetim sana kıyâmet gününe kadardır diyor" demiş. Âyetden hüküm çıkartıyor. "Şaşırdım" diyor Şeyh. "Bu kadar âlim olduğunu bilmiyordum" diyor. Uzun bir muhâvereleri var, okudum onu ben bir yerde. Okudum onu da, "Bereket versin" diyor, "benî âdem gibi değil Allah'ın merhameti" diyor. "Siz ebediyyen cehennemde kalacak diyorsunuz benim için" diyor. "Bak ne diyor Allah" diyor. "وَاِنَّ عَلَيْكَ اللَّعْنَةَ اِلٰى يَوْمِ الدّ۪ينِ ve inne aleyke'l-lanete ilâ yevmi'd-dîn". Kıyâmet gününe kadar. Yani, "يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِذَا قُمْتُمْ اِلَى الصَّلٰوةِ فَاغْسِلُوا وُجُوهَكُمْ وَاَيْدِيَكُمْ اِلَى الْمَرَافِقِ" dediği vakitde, dirsek dâhil mi hâriç mi? Bazı imamlar demişler ki, dâhil demişler, bazıları demişler ki, geçmek lâzım. Şeytan da öyle diyor, ilâ yevmi'd-dîn diyor, "ilâ" kelimesi var orada, "ilâ" dâhil mi, hâriç mi?
Allah gibi bir kudret ve kuvvet sâhibi bir mâlik-i mutlakın emrine isyân etdi Şeytan. Dikkat et benim konuşduğum söze, bak ne söylüyorum! Şimdi buraya bir general gelse, herhangi bir adama "yat! kalk!" dese filan, yatıp kalkar. Çünkü o general, devleti temsil ediyor. Cenâb-ı Hakk da kudret-i mutlaka sâhibi yani. O'na karşı kim isyân edebilir, kim secde etmeyebilir? Peki bu Şeytan'ın secde etmemesinin sırr-ı hikmeti nedir? Allahu Teâlâ bize onu beyân zımnında haber veriyor, "وَكَانَ مِنَ الْكَافِر۪ينَ ve kâne mine'l-kâfirîn". O ezelde kâfirlerden kaydolmuşdu, öyle olacakdı o iş demek istiyor yani.
Sonra konuşuyor Allah, soruyor bir de, "Niye secde etmedin?". Diyor ki, "خَلَقْتَن۪ي مِنْ نَارٍ وَخَلَقْتَهُ مِنْ ط۪ينٍ halaktenî min nârin ve halaktehû min tıyn" diyor. "Beni ateşden halk etdin, onu toprakdan halk etdin. Ateş toprağa fâikdir" diyor. Mantık yürütüyor Cenâb-ı Hakk'a karşı. "Ben ondan efdalim" diyor. "Ama bana secde et de, sana secde edeyim" diyor. "Benim seninle bir davâm yok, sen benim rabbimsin" diyor. "Sana secde ederim ama buna etmem, bu benden dûn adam" diyor. Âdem'i dûn görüyor yani toprakdan halk olunmak münâsebetiyle. O vakit Allah da "فَاخْرُجْ مِنْهَا فَاِنَّكَ رَج۪يمٌۚ fahruc minhâ fe inneke racîm" diyor, "çık dışarıya terbiyesiz, konuşma!" diyor, kapı dışarı ediyor. Rahmetden dûr oldu diyor. Böyle. Daha evveliyâtı da var hadîsde. İşte öyle tecellî edecek, kalem nasıl çalındıysa öyle olacak.
Hakk Teâlâ ilân etmiş semâvâtda, demiş "ben kendime içinizden bir tâne hasım seçeceğim" demiş, "düşman seçeceğim kendime" demiş. Bütün melekler secdeye kapanmışlar, "Aman Yâ Rabbi, biz mahlûkuz, nasıl olur sana karşı biz hasım olabiliriz" demişler. "Ne yapalım? Haydi Azâzil'e gidelim" demişler. Hadîsde var bu. Akkirmânî'nin hadîsinde. "Haydi gidelim Şeytan'a duâ etsin bizim hakkımızda. O bizden efdaldir" demişler.
Semâda ardda secde etmediği yer yok Şeytan'ın. Hattâ mi'râc sabâhı Peygamber Efendimize geliyor da işte, "Birinci kat semâda böyle bir mihrâb gördün mü Yâ Resûlullah". "Gördüm". "Vaktiyle benim makâmımdı orası". İkinci semâda, üçüncü semâda, yedinci semâda hep böyle. Yaaa!
Sonra toplanmış gelmişler Şeytan'a demişler, "Yâ Azâzil", ismi Azâzil Şeytan'ın, Hâris, Azâzil. Sonra, rahmetden dûr oldukdan sonra İblis oldu, Şeytan oldu. Dediler, "Allahu Teâlâ içimizden birini kendisine hasım seçecekmiş", melekler söylüyorlar Şeytan'a, "duâ et, bizi Allah hasım seçmesin. Biz kim oluyoruz, Allahu Teâlâ'ya hasım olalım" filan. Duâ etdi. Kendi nefsini unutdu. Duâ etdi. Hükmullah da böyleydi. Onun başına geçdi lanet. Yaaa! Duâyı Şeytan yapdı. İşte "Yâ Rabbi bunlar senin kullarındır, meleklerindir, mahlûkundur, bunlara merhamet, şefkat et. Bunları kendine hasım seçme" diye duâ etdi. Kendini unutdu. Sonra o oka, o lanet okuna kendisi hedef oldu.
Şeytan bir gün gelmiş Hazret-i Peygamber'e, demiş, "Yâ Resûlallah, sen rahmeten-lil-âlemînsin, söyle Cenâb-ı Hakk'a beni şeytanlıkdan azletsin yani artık affetsin" demiş. Hazret-i Peygamber de demiş ki ona, "Git Serendib Adasına, Hazret-i Âdem'in kabrine bir secde et, gel, söyleyeyim" demiş. "Sen ne söylüyorsun yâhu!" demiş. "Ben onun dirisine secde etmedim, ölüsüne hiç secde etmem" demiş, tırrr kaçmış.
www.muzafferozak.com