24 Mayıs 2024 tarihinde yayınlanmıştır.
Malûm ya insan için en zor iş diline hâkim olmakdır. Zîrâ dil hiç durmaz, her şeye karışır, her yere uzanır. Dilin âfetleri pek çokdur. Dil insanı türlü türlü günahlara sokar hattâ küfre dahi götürebilir. Gıybet, iftirâ, yalan, hakâret, küfür, fâhiş sözler, kırıcı konuşmalar, alay, hiciv, bunlar hep konuşarak yapılan günahlardır. Bir de faydasız olan konuşmalar vardır. Bilmediği husûsda konuşmak, üstüne vazîfe olmayan şeyi söylemek, uzun uzun konuşmak, yersiz konuşmak gibi. Bunlar da bir nevi israfdır, hem konuşan için, hem dinleyen için vakit kaybıdır çünkü.
Peki dilimize nasıl hâkim olacağız? Şimdi size bir kaç düstûr vereceğim. Bunlara riâyet ederseniz, dilin âfetlerinden emîn olursunuz. Her konuşma için geçerlidir bunlar.
Birincisi, konuşmaya başlamadan evvel, düşünmemiz lâzım. Aslında her fiil için gereklidir bu ama en çok da konuşma için lâzım. Çünkü konuşmak, diğer fiillere göre çok kolay, zahmetsizce yapılabilen bir iş. Önce düşüneceğiz, söylemek istediğimiz şeyi tartacağız. Ben bunu ne maksadla söylüyorum? Kime ne faydası var? Söylemezsem bir mahzûru var mı? Söyleyeceğim şeyin doğruluğundan emin miyim? Söyleyeceğim söz Allah'ın rızâsına uygun mu? Bu birinci düstûr. İşin en önemli kısmı bu.
İkincisi, düşündükden sonra anladık ki söyleyeceğimiz söz Allah rızâsına uygun değil, öyleyse söylemeyeceğiz. Meselâ dedikodu, yâhud yalan, veya zanna dayanan, emîn olmadığımız, sağdan soldan duyduğumuz ama tahkîk etmediğimiz bir şey, yâhud kalb kırıcı bir söz. İkinci düstûr da bu. Allah'ın sevmediği, istemediği, râzı olmadığı sözü söylememek. Bu şarta riâyet edersek, bizi günaha sokan sözlerden kendimizi tamâmen kurtarmış oluruz.
Üçüncüsü, Allah'ın rızâsına aykırı olmayan sözleri de aklımıza geldiği gibi söylemeyeceğiz, onları da tartacağız önce. Bu sözün muhâtabımıza bir faydası var mı? Söylemezsek bir mahzûru var mı? Bakdık ki söylemenin bir faydası yok, söylememenin de bir mahzûru yok, o vakit susacağız, konuşmayacağız. Bu da üçüncü düstûr.
Hani Nasreddin Hoca'ya demişler ya, "Hoca bak, fırından yeni çıkmış bir tepsi börek gidiyor". "Bana ne" demiş Hoca. "Ama hocam börek sizin eve gidiyor" demişler. "Öyleyse sana ne" demiş Hoca. Söyleyeceğimiz şey bizi ilgilendirmeyen bir şey ise, "bana ne" diyerek, muhâtabımızı ilgilendirmeyen bir şey ise, "ona ne" diyerek susmayı tercih edeceğiz. Bu sûretle boş konuşmanın, yersiz konuşmanın, faydasız konuşmanın da önünü almış oluruz.