1980 yılındaki sohbetlerinden birinde, Efendi Hazretleri Sultan Murad Han'ın fazîletlerini anlatırken, Âşıkpaşazâde Tarihi'nde geçen ibretli bir vak'ayı da zikrediyor...
Meraklılar için Âşıkpaşazâde Tarihi'ndeki metni de biz ekledik :
Ve ol dahî Sultan Murad hasleti, ol dahî 'imâretler yapdı ve her yıl üç bin beş yüz fülori Kuds-i Şerif' e ve Halîlürrahmân'a ve Medîne-i Resûl'e ve Ka'betullah'a gönderirdi.Ve her yıl kendünün 'âdeti buydu kim olduğu [şehirde] bin fülori seyyidlere kendi mübârek eliyle üleşdirirdi. Ve her şehirde kim olurdu, atası dedesi akça üleşdirirdi, bu dahî ziyâdeler üleşdirirdi. Ve Engüri nevâhisinde Balık Hisârı dirler bir niçe köy vakf itdi Mekke'ye, hayli meblağlar hâsıl olur. İmdi, bu âl-i 'Osmân'ın hasleti eyidir ve hem olagelmişdir.
Sultân Murâd-ı Gâzî'ye kim Fazlullah Paşa vezîr oldu, gine her yıl Beytullah'a gönderilen fülori gönderilmeli oldu, pâdişâh eydür: "Fazlullah! Ol fülorüciği gine Halîlürrahmân'a ve Kuds-i Şerîf'e ve Ka'betullah'a ve Medîne'-i Resûl'e gönder kim Mevlânâ Yigân hacca niyyet itmiş ve hem alsun ol füloriyi anda Medîne-i Resûl'ün fakirlerine virsünler kim anlara huccâc varıncaya değin intizardadur."
Hazînede fülori bulunmadı, Halil Paşa'dan ödünç aldılar. Pâdişâh eydür: "Halil! Sakın rüşvet fülorisin virme!" Halil Paşa eydür: "Devletlü sultânım! Atamdan mîrâs kalan füloridir." Fazlullah gördi kim pâdişâhın gâh gâh helâl mala ihtiyâcı olur, eydür: "Devletü sultânım! Pâdişahlara hazîne gerekdir. Eğer sultânım buyurursa hazîne cem' ideyim" der. Pâdişâh eydür: "Nice cem' idersin?" Fazlullah eydür: "Bu vilâyetin halkında mübâlağa mal vardır. Pâdişâhlara gâh gâh bir sûret kurup almak câizdir" dir. Sultân Murâd-ı Gâzî eydür: "Hey Fazlullah! Bu söz ne sözdür ki söylersin! Bizim vilâyetimizde üç lokma helâl vardır, gayrı vilâyetde ol yokdur. Biri ma'denler, biri dahî kâfirden alınan harac, biri dahî gazâdan hâsıl olan maldır. Ve hem bizim leşkerimiz gâzîler leşkeridir. İmdi bunlara helâl lokma gerekdir" Dahî eydür: "Şol pâdişâh kim leşkerine harâm lokma yedirir, o leşker harâmî olur. Harâmînin hod sebâtı olmaz, hâli ney idüğü ma'lûmdur" Elhâsıl Fazlullah'ın 'azline bu söz sebeb oldu.