Sûre-i Fecr'de Zikrolunan On Gece

8 Eylül 2019 tarihinde yayınlanmıştır.

Muharrem
Sûre-i Fecr'in başındaki "وَالْفَجْرِ * وَلَيَالٍ عَشْرٍ" âyet-i kerîmelerinde zikrolunan on gece hakkında âlimler üç görüş ileri sürmüşlerdir :

1. Zilhiccenin ilk on gecesi
2. Muharremin ilk on gecesi
3. Ramazân-ı Şerîf'in son on gecesi

Âriflere ve muhakkiklere göre, âyetdeki on gece bu üçüne de şâmildir. Bunun da delîli "Leyâl" kelimesinin nekre olarak gelmesidir. Eğer bu on gece muayyen olsaydı, ma'rife olarak zikredilmesi gerekirdi. Bu itibarla on gecenin sonundaki fecr, ya Ramazan Bayramı, ya Kurban Bayramı ya da yevm-i âşurâ olur ki üçünün de fazîleti hakkında nice hadîs-i şerîfler vârid olmuşdur.

"Fecr"in hem sûre-i celîlenin başında hem de yemîn ile zikredilmesinde de büyük bir incelik vardır. Bilindiği üzere fecr, gece karanlığının yarılıp açıldığı, sabahın ilk aydınlığıdır ki biz buna Türkçemizde şafak atması veya tan sökmesi deriz. 

Gece, karanlığın, gafletin, korkunun, endîşenin, sıkıntının ve dalâletin remzidir. Gündüzün müjdesi olan fecr ise, aydınlığın, marifetin, emniyetin, feraha çıkmanın ve hidâyetin işâretdir. Yukarıda zikredilen geceleri tövbeyle, istiğfarla, ibâdetle, tâatla, zikrullahla ihyâ edenler, on gecenin sonunda, günâh ve ısyân karanlığından afv u mağfiret aydınlığına, nefs ü hevâ sıkıntılarından, kalb ferahlığına, azâb korkusundan, necât müjdesine, gaflet ve dalâlet belâlarından hidâyet ve marifet nimetlerine erişeceklerdir ki bu da onlar için en büyük bayramdır. Âdem Peygamber'in tövbesinin kabûlü, Mûsâ aleyhisselâmın Firavun'dan necâtı, Yûnus Peygamber'in balığın karnından kurtulması gibi mühim hâdislerin hep aşr-ı muharremde olmasının sırrı da budur.

Avam için en büyük zulmet, gaflet ve dalâletdir yani Allah'dan gâfil olmak ve Hakk yolundan uzak olmakdır. Hakk yolunun yolcuları olan havâss için ise, en büyük zulmet bu'diyyet ve firkatdir yani Hakk'dan uzak olmak ve O'na kavuşamamakdır. Bu on geceyi hakkıyla ihyâ eden sâlikler, on gecenin sonunda, bu'diyyet ve firkat zulmetinden kurtulup kurbiyyet ve vuslat nûruna erişirler. Bu da onların bayramı olur. Ramazân-ı Şerîfin son on gününü lâyıkıyla değerlendirenlerin eriştiği Ramazan Bayramı ile menâsik-i haccın hakîkatine ererek haccdenlerin eriştikleri Kurban Bayramı da bu sırra işâret eder.

Havâssü'l-havâss için ise en büyük zulmet varlık zulmetidir. Onlar da bu geceleri değerlendirerek, tevhîd-i zât tecellîsine mazhar olur ve bekâbillah mertebesine ererek Allah katında bayram yaparlar. İmam Hüseyn Efendimizin şehâdetinin on muharreme denk gelmesi de buna işâret eder.

"On gece" dünyâ hayâtının kısalığına da işâretdir. Meselâ biz bunu ifâde etmek "üç günlük dünyâ" deriz. Sûre-i celîlenin tamâmı okunursa görülecekdir ki, bu ma'nâya da işâret vardır. Zîrâ sonraki âyetlerde bu kısacık dünyâ hayâtını gaflet ve ısyân ile geçirenlerin ebedî husrâna uğrayacakları, aksine Hakk'a kul olup, O'nun emirlerine uyanların cennetlere nâil olacakları beyân olunmuşdur.


Ey gönül bezm-i ezel va'dini gel eyle vefâ
Tâ ebed gülşen-i Hakk'da bulasın zevk u safâ
Geçerek perde-i âmâl-i sivâ zulmetini
Her metâlibden muallâ sana Allah kefâ
Sabr u şükr u zikr u fikr ile olup tâlib-i Hakk
Böyle oldular olanlar evliyâ vü hulefâ
Listeye geri dön