22 Haziran 2021 tarihinde yayınlanmıştır.
Bu sûre-i celîlenin pek çok ismi vardır ama en meşhûru İhlâs'dır. Niye biliyor musunuz? Zîrâ bu sûrede tevhîdden ve marifetullahdan başka bir şey yokdur. Bu sûrenin tamâmı İslâm'ın temeli olan tevhîd ve marifetullah hakkındadır. Bu yüzden diğer bir ismi, "Tevhîd", başka bir ismi de "Esas"dır. Bu sûre-i celîle, yalnızca dört kısa âyetle, Cenâb-ı Hakk'ın ehadiyyetini ve samediyyetini pek vecîz sûretde beyân etmekde ve dünyâ üstünde ne kadar yanlış inanç ve bâtıl itikad varsa hepsini birden ortadan kaldırmakdadır.
Bu sûre-i celîledeki dört âyetden ikisi müsbet ikisi de menfîdir. Yani iki âyet tenzîhe, iki âyet teşbîhe işâret eder. İslâm akâidi teşbîh ile tenzîh arasındaki denge üzerine kuruludur. Zîrâ teşbîhde ifrata gidilirse tecsîme, tenzîhde ifrata gidilirse vehim ve inkâra düşme tehlikesi vardır. Bu sûre-i celîle bize bunu da göstermekdedir.
Resûl-i Ekrem Efendimiz'in beyânına göre bu sûre-i celîle Kur`ân-ı Kerîm'in üçde birine denkdir. Bu hadîs-i şerîf üzerinde duranlardan bir kısmı bunun ecir yönünden olduğunu söylemişlerdir. Diğer bir kısım âlimler ise Kur`ân'ın üç kısımdan müteşekkil olduğunu, bir kısmının kıssalar, bir kısmının ahkâm, üçüncü kısmının ise tevhîd ve marifetullah olduğunu söylerek, bu sûre-i celîlenin Kur`ân'ın üçde birine denk olmasının hikmetini buna bağlamışlardır.
Bu sûre-i celîlenin elfâzı çok kısa ama ma'nâsı pek derindir. Bu yüzden de müfessirler tarafından uzun uzun tefsîr edilmiş hattâ bu sûre-i celîle için müstakil tefsîr kitâbları yazılmışdır.
Resûl-i Ekrem Efendimiz bu sûre-i celîyeyi sık sık okurlar ve ashâbına da okumalarını tavsiye buyururlardı. Bu yüzden cümle ehlullah bu sûre-i celîleyi vird edinmişlerdir. Nitekim turuk-i aliyyeye mahsûs bütün virdlerde bu sûre-i celîleyi hep görmekdeyiz. Bu sûre-i celîleyi yalnız ehl-i tarîk değil, yediden yetmiş yediye bütün müslümanlar da vird edinmişlerdir. Çocuklara da ilk öğretilen sûrelerden biri budur. Namazlarda İhlâs okunur, câmilerde İhlâs okunur, kabir ziyâretlerinde İhlâs okunur, hatim duâlarında İhlâs okunur.
Eskiden câmilerimizde farz namazlardan önce üç defa Sûre-i İhlâs okunması âdetdendi. Müezzin efendiler kâmet getirmeden evvel bu sûre-i celîleyi bülend-i âvâz ile okur, cemaat huşû içinde dinler ve her okuyuşun sonunda da cemaat, "âmennâ ve saddaknâ" diyerek okuyanı tasdîk ederdi. Maalesef bu âdet ortadan kalkdı, unutuldu. Ecdâdımızın irfânına bakınız ki, Kur`ân-ı Kerîm'in üçde birine denk olduğu hadîs-i nebevî ile sâbit olan bu büyük sûreyi, her vakit namazında hoş-âvâz ile okutarak hem mescidleri Kur`ân sadâları ile doldurmuş, hem de mü'minlerin cân kulağını tevhîdin nûruyla nûrlandırmışdır.
Bu sûre-i celîlenin hâssaları da pek çokdur. Onlardan da bir nebze bahsedelim.
Tabii bütün bu hâssaların gerçekleşmesi bir şarta bağlıdır. O da okuyanın ağzının zikrullaha lâyık olmasıdır. Çok kimse vardır ki ağzı zikrullah lâyık olmadığı için ne okusa ne kadar okusa hiç fayda etmez. En şifâlı gıdâyı pis bir kaba koysak, o gıdâdan hayır gelir mi? Gelmez. Tıpkı bunun gibi kendisini manevî pisliklerden temizlememiş olan kişinin zikrinden de bir fayda gelmez.