22 Aralık 2017 tarihinde yayınlanmıştır.
NUTK-İ ŞERÎF
Tâ ezelden rûh-i kudse nûr-i Sübhân'dır edeb
Nisbet-i zât-ı mu'allâ feyz-i Rahmân'dır edeb
Edeb, Allah'ın kudsî insânlara bahşettiği öyle ilâhî bir nûrdur ki rahmâniyyeti onda tecellî etmişdir.
Saff-ı lâhûtîlerin tertîbine yektâ nizâm
Serteser temyîz için düstûr-i Yezdân'dır edeb
Edeb, insânı ilâhî bir intizâma sokar. Edeb öyle bir ölçüdür ki herkesin kıymeti edebinden belli olur.
Buldular vâsıl olanlar kurbeti âdâb ile
Mâyedârân-ı velâyet kenz-i pinhândır edeb
İnsânı Allah'a yaklaştıran da edebdir. Edeb öyle bir hazînedir ki velâyet makâmı da onunla bulunur.
Zâhiren resm-i 'ibâdettir vesâil kurbete
Mihver-i sırr-ı ledünnî vuslat-ı cândır edeb
İbâdetler Allah'a yaklaşmak için birer vesîledir ama hiç kimse şeklen ibâdet etmekle Allah'a yaklaşamaz, kurbiyyete sebeb de edebdir.
Peyrev-i bezm-i tekemmüldür kemâlât ehline
Mekteb-i ilm-i hakîkat bahr-i irfândır edeb
Ma'nen kemâl bulmak, yücelmek, yükselmek de edeble olur. Hakîkat mektebinden de irfân denizinden de istifâde edeble mümkündür.
Pâyesi feyz-i se'âdet mâyesi nûr-i Hudâ
Her kemâlâtın esâsı dîn ü îmândır edeb
Edeb, Allah'ın öyle bir nûrudur ki, semeresi iki cihân se'âdetidir. Maddî ve manevî, dünyevî ve uhrevî her türlü yüceliğin kaynağı da edebdir. Dînin ve îmânın esâsı da edebdir.
Bezm-i vahdâniyyete vuslatda olmuş pîşüvâ
Âzim-i mülk-i ulâya nûr-i seyrândır edeb
İnsanı Hakk'a vuslat ettiren de, mi'râca seyrân ettiren de edebdir.
Rûh u sırrı eyleyen tehzîb tarîkat nûrudur
Şer’-i pâk ile ahkâm-ı Kur`ân'dır edeb
Tarîkat, insanın ahlâkını güzelleştirme yoludur. Bu yolu aydınlatan da edebdir. Şerî'atin de özü edebdir çünkü şerî'at, Kur`ân'ın ahkâmına uymak demekdir.
"Lî me'allah" sırr-ı tevhîd-i sıfâtın refrefi
Nisbet-i fark-ı cem’ de fark-ı furkândır edeb
Tevhîd-i sıfat mertebesi de edeble bulunur. Cem' ile fark makâmı arasında seyredenlerin alâmeti de edebdir zirâ Hakk'a vâsıl olanların son mertebesi ubûdiyyetdir yani Allah'a kurbiyyet eden, Allah ile ünsiyyet eden evliyâullahın rehberi de edebdir.
Pertev-i gayb-ı hüviyyet bâbının miftâhıdır
Hayret-i zât ile istiğrâka 'ummândır edeb
Tevhîd-i zât mertebesine de edeble varılır. O mertebeye varıldığında hayret ve istiğrâk hâli de edebdendir.
Âlem-i nâsût ile lâhût beyninde delîl
Kurbet-i Hakk'a nişân nûr-i burhândır edeb
Edeb, bu âlem ile lâhût âlemi arasında bir rehberdir. Hakk'a yakın olanların alâmeti ve delîli edebdir.
Gerçi te’dîb ile tahsîl-i kemâl mümkün olur
Tâ ezel bahşâyiş-i envâr-ı ayândır edeb
İnsanları terbiye ederek edeblendirmek de mümkün görünür ammâ hakîkatde edeb ezelî bir isti'dâd olup Allah'ın seçkin kullarına bir ihsânıdır. Nutk-i şerîfin "Tâ ezelden rûh-i kudse nûr-i Subhân'dır edeb" diye başlaması da buna işâretdir.
Müflis-i her dü cihândır bî-edeb bî-vâyeler
Mâye-i insâna mevhûb gizli bir kândır edeb
Edeb, insanın mayasında gizli Allah vergisi bir hazînedir. O hazîneden nasîbi olmayan yani bu ezelî isti'dâddan nasîbi olmayan edebsizler her iki cihânda da helâke mahkûmdur.
Enbiyâ vü evliyâ mîrâsıdır vârislere
Sâmiyâ Hakk'dan 'atâ-yı lutf u ihsândır edeb
Peygamberlere ve velîlere ma'nen vâris olan insanların alâmeti olan edeb, Allah'ın sevdiği kullarına bahşettiği büyük bir lutfu ve ihsânıdır.
Şeyh Abdurrahmân Sâmî Saruhânî
Kuddise sırrahu'l-âlî