15 Ağustos 2016 tarihinde yayınlanmıştır.
Eğer henüz "TAHKÎK"e eremediysen kimi "TAKLÎD" ettiğine çok dikkat et!...Zîrâ tefekkür etmeden birini "TAKLÎD" etmek demek o kişinin seni götürdüğü yere şuursuzca gitmek demekdir...Önderini yanlış seçtiysen resimdeki koyunlar gibi bir anda kendini uçurumun dibinde de bulabilirsin...Muzaffer Efendi Hazretleri'nin en çok üzerinde durduğu hususlardan biri de "TAKLÎD ve TAHKÎK" meselesidir...Bu mesele üzerinde ne kadar çok durulsa değer zîrâ bilinçsizce "TAKLÎD" milletimizin mübtelâ olduğu derdlerin en büyüklerinden biridir...
"TAKLÎD"den "TAHKÎK"e gidilir, "ŞİRK"den "TEVHÎD"e gidilir..."Ancak her şeyin bir yeri-zamanı ve haddi-hudûdu olduğu gibi "TAKLÎD"in de bir sınırı vardır...Küçük yaşdaki bir çocuk, yanındaki yetişkinlerin hareketlerine bakarak namaz kılsa, buna şaşılmaz, bundan dolayı o çocuk kınanmaz...İşte bu, "TAKLÎD"in hoş görülecek kısmıdır...Ancak kocaman bir adam aynı şeyi yapsa, ayıplanır ve kınanır...Tıpkı bunun gibi her hususda "TAKLÎD" belli bir yere kadar câiz olur...Meselâ;
"İnsan ancak yakînen bildiği bir şeye şehâdet edebilir...Şâhidlik bu demekdir...Demek ki îmânı da taklidden tahkîke getirmek gerekir..Tahkîke dönüşmeyen taklîdî bir îmân insanı kurtarmaya yetmez..."
İş yalnız okumakla bitmez. Tefekkür etmek, düşünmek, okuduğunu anlamak ve anladığını hazmetmek gerekir. Tefekkürsüz, mücerred okumakla iktifâ edenler, okuduklarını düşünmekden mahrûm olanlar, okuduklarını hazmetmeyenler ve okudukları ile âmil olmayanlar hakkında da aşağıdaki âyet-i kerîme nâzil olmuşdur. Öyle kimseler vardır ki, çok okurlar amma okuduklarını anlayamaz ve anladıklarını hazmedemezler. Allah sübhânehu ve teâlâ, bu gibiler için şöyle buyurmuşdur :
Merkeb o kitapları yüklenmekle yorgunluk ve meşakkat çeker ammâ kendisine hiç bir faydası olmaz. Şu halde, okuduğunu anlamayanlarla, anladıkları ile âmil olmayanlar da, kitap taşıyan merkepten farksızdırlar. Bu hükme varınca, ortaya kendiliğinden bir hakîkat çıkıyor...İnsanoğlunun birinci vazîfesi okumak ise, ikinci vazîfesi de tefekkür etmek yani düşünmekdir. Demek ki, okumakla iş bitmiyor, okuduğunu düşünmek ve onunla âmil olmak da gerekiyor. Hiç şüphesiz, bu kolay bir iş değildir. Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bir hadîs-i şerîflerinde, bir saat tefekkür etmenin altmış yıl nâfile ibâdet etmekten, Allah'a daha sevgili olduğunu beyân buyurmuşlardır. Buna binâen, Hazret-i Yûnus kuddise sırruh şöyle buyurmuşdur :
Tefekkürsüz ilim, hazımsız gıdâya benzer. Yediğimizi hazmedemediğimiz takdirde, nasıl rahatsız oluyor ve o gıdadan faydalanamıyıorsak, tefekkürsüz ilimden de insan aynı şekilde rahatsız olur ve yararlanamaz. Okumak, okuyan kişinin, okuduğunu gördüğü kadardır. Tefekkür ise, ona verilen anlama kudreti nisbetinde olur ki, bu bakımdan anlama, okumanın fevkindedir. Mücerred okumak, harflerin bir araya gelerek bir şeye remz olduğunu bilmek, mücerred o remzleri görmek demekdir. Anlamak ise, o remzlerin anlatmak istediğini anlayabilmekdir. Meselâ, İNSAN kelimesini yazdığımız zaman, İ-N-S-A-N harfleri mi insandır, yoksa bu harflerin delâlet ettiği ma'nâ mı insandır? Mücerred okuyan, İNSAN kelimesine insan diyen kimsedir. Tefekkür eden ve anlayan ise, bu kelimenin delâlet ettiği ma'nâyı anlayabilendir...
Nübüvvetlerini henüz i'lân etmekle emrolunmadıkları devrede, Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimize, Hira dağında tefekkür irâde buyurulduğunu ve yalnızlığın kendilerine sevdirildiğini Buhârî-i Şerîf beyân etmekdedir. Bu uzun tefekkür devresinden sonra, kendilerine Cebrâil aleyhisselamın vahiy getirdiğine, bütün İslâm kaynakları ittifak etmektedirler. Zîrâ kâinâtda insandan yüce bir mahlûk halk olunmamışdır. Kâinatda görülen her şey, insan için halk buyurulmuştur. Buna binâen, hadîs-i kudsîde Allah Celle Hazretleri "Ey insan! Her şeyi senin için yarattım, seni de zât-ı ülûhiyyetim için halk ettim" buyurmuştur. İnsan "HALÎFETULLAH"dır.
Eğer Kur'ân-ı Azîm'i ma'nâ ve medlûlünü hakkıyle tefekkür ederek okusaydık ve düstûr-i mükerremimiz olan kitâbımızın emrettiği umdeleri kendimize şi'âr edinmiş bulunsaydık, Kur'ân-ı Kerîm'de zikrolunan kıssalardan lâyıkiyle ibret alsaydık, Allah'ın sevmediği, Resûl-i zîşânın ezâ duyduğu ve müslümanların büyük zararlar gördüğü bu çirkin tefrîkalara düşmez, kimimiz düşman elinde esîr, kimimiz zâlim yumruğu altında zebûn kalmaz, inim inim inlemezdik...
Akıl nimeti, hakîkatleri tefekkür kâbiliyetimizle idrâk etmek, Rabbimizi bilmek, Allah'ımızı bulmak, insanlığımızın şuuruna varmak, niçin yaratıldığımızı ve nereden gelip nereye gittiğimizi anlamak için bahşolunmuştur...