Talebe Hocaya Ders Veremez
8 Şubat 2018 tarihinde yayınlanmıştır.
Zaman zaman sizlere tarîkat-ı aliyyeye mahsûs bazı edeblerden bahsediyorum. Bunları anlatmakdan maksadım da bu edeblerin ma'nâsını ve hakîkatini bildirmekdir. Çünkü bunları mücerred şeklen yapmak mukallidlikdir. Mukallid, şekle bağlı olduğu için, birgün gelip de şekiller değiştiğinde, çok gülünç duruma düşer. Öyle ki edebe riâyet ediyorum zannıyla büyük edebsizlikler yapabilir. Öyleyse mühim olan bunların hakîkatini bilmek ve şekiller değişse de hep o ma'nâya göre hareket etmekdir. Şimdi dervîşin şeyhe, sâlikin mürşide karşı riâyet etmesi gereken edeblerden bazılarını yazacağım :
- Dervîşin, şeyhinin huzûrunda tesbîhini çıkarması büyük bir edebsizlikdir. Aynı şekilde hulefâsının yanında hattâ kendisinden kıdemli bir dervîşin yanında veya meşyâhihden başka bir zâtın yanında da bunu yapamaz.
- Dervîş, şeyhinin bulunduğu bir meclisde fâtiha veremez, bu çok büyük bir edebsizlikdir.
- Dervîş, şeyhinin huzûrunda "Sallû..." diyerek salavât emri de veremez, bu da çok büyük bir edebsizlikdir.
- Dervîş, şeyhini namaza davet edemez ya da "İkindi namazını kıldınız mı?" gibi bir soru da soramaz, bu da çok büyük bir edebsizlikdir.
- Dervîş, şeyhin huzûrunda canının istediği gibi konuşamaz hattâ izin almadan konuşamaz bile. İster dînî ister dünyevî hususlarda olsun bilgiçlik taslayamaz. Kendisine fikri sorulmadıkça "Ben böyle düşünüyorum, bu hususda kanâatim şudur" gibisinden ukalâlıklar yapamaz.
- Dervîş, şeyhine nasîhatde de bulunamaz, "Şunu niçin böyle yapıyorsunuz?" gibi sorular yöneltemez, "Şu ilacı içsenize, bu yemeği yesenize, şunu şöyle yapsanıza" şeklinde akıl veremez. Bunların hepsi de büyük edebsizlik ve küstâhlıklardır.
Bütün bu edeblerin işâret ettiği ma'nâ aslında aynıdır. O da şudur :
Talebe hocaya ders veremez!
Asker komutana emir veremez!
Bütün bu edeblerin menşe'i de birdir, aynıdır ve elbette Kur'ân'dandır. Sûre-i Hucurât'ın baş tarafındaki "يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تُقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيِ اللَّهِ وَرَسُولِهِ وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ * إِنَّ الَّذِينَ يَغُضُّونَ أَصْوَاتَهُمْ عِندَ رَسُولِ اللَّهِ أُوْلَئِكَ الَّذِينَ امْتَحَنَ اللَّهُ قُلُوبَهُمْ لِلتَّقْوَى لَهُم مَّغْفِرَةٌ وَأَجْرٌ عَظِيمٌ" âyet-i kerîmeleri işte bu edebleri beyân eder. Âyet-i kerîmelerde, "peygamberin önüne geçmemek", "O'nun sesinden daha yüksek sesle konuşmamak" ve "O'na birbirimize hitâb ettiğimiz gibi hitâb etmemek" şeklinde verilen emirlerin hakîkati budur.
Listeye geri dön