Tarîkat Ehlinin Rüyâları

10 Ağustos 2024 tarihinde yayınlanmıştır.

Rüya

Turuk-i aliyyenin ekserisinde rüyâlara ehemmiyyet verildiğinden, sâlikler seyr u sülûka dâir rüyâlarını yazmışlar, kaydetmişlerdir. Bu sâliklerden ileride mürşidlik makâmına gelenler, vaktiyle gördükleri rüyâları seyr u sülûk hâtıraları arasında zikretmişlerdir. Hazret-i Hüdâyî, Niyâzî Mısrî, İsmâil Hakkı Bursevî gibi büyük velîlerin eserlerinde bunları görmekdeyiz. Hattâ ehlullahdan bazı zevâtın sırf rüyâlardan müteşekkil eserleri vardır. Bu kabîl eserlere vâkıât tabîr ederler. Maksadları kendilerinden sonra gelecek olan sâliklere rehber olmak, seyr u sülûklerinde onlara yardımcı olmakdır.

Bazı sâlikler de şeyhleriyle yüzyüze görüşme imkânı bulamadıkları için rüyâlarını mektûbla göndermişler, şeyhler de tabîrleri mektûbla irsâl etdiklerinden, bunlar da kaybolmamışdır. Nitekim kütübhânelerde meşâyihe âid pek çok mektûbât vardır. Meselâ Üsküdarlı Nasûhî Efendi Hazretleri'nin sarayda vazîfeli olan dervîşi Enderûnî İbrâhim Ağa'ya gönderdiği mektûblar elimizdedir. İbrâhim Ağa bu mektûbları muhâfaza etmekle kalmamış, tertîb ederek bir mecmûa hâline getirmiş ve kendisinden sonra gelecek olan sâliklerin istifâdesine sunmuşdur. Bir de ricâda bulunmuşdur, diyor ki : 

Kitabıma nazar eden Hakk tâlibleri kardeşlerimden ricâ ederim ki Allah aşkına bu mecmûamın neşrine lutfedeler. Allah dahi anlara rahmetini neşr ide. Yine ricâ ederim ki, Hazret-i Azîzim kuddise sırruhû Hazretlerini ve bu fakîr ü hakîri bir duâ-yı hayr ile yâd ve rûhumu ve nîk ta'bîr ile şâd ideler. Ve bu mecmûama her kim ki mâlik olup rağbet buyururlar ise, dîde-i hakîkat ile nazar iderler ise inşâallahu teâlâ, dünyâ kadar istifâde ederler. Ve hakîkat üzere nazar idenlerin Allahu Teâlâ nazarların âlî edüp sa'y u sülûklarında ve îmân u islâmlarında sadakat ve istikâmet ihsân eyleye. Ve bu fakîre merhamet edip, bir Fâtiha ile rûhumu şâd iderler ise, Allahu Teâlâ dahi anlara rahmet eyleye.

İbrâhim Ağa'nın ifâdesinden de anlaşılacağı üzere, bu gibi rüyâlar ve tabîrleri seyr u sülûk ehli için hazîne kıymetindedir. Bugün maalesef bu hakîkatden bî-haber bir takım kimselere rastlıyoruz ki hem tarîkat ehli olduklarını söylüyorlar hem de rüyâlara sır muâmelesi yapıyorlar. Rüyâ anlatmak, rüyânın tabîrinden bahsetmek büyük bir cürümmüş zannediyorlar. Rüyâlar mezara götürülecek sırlar değildir. Bilakis bizim gördüğümüz rüyâlar, bizden sonrakiler için birer ibret, birer ders mâhiyetindedir.

"Ama efendim sâliklere rüyânızı şeyhinizden başkasına katiyyen anlatmayın deniliyor, buna ne dersiniz" denilirse, bu emir, bir müddet içindir, yani muvakkaten uyulması gereken bir emirdir bu. Sebebi de şudur. Rüyâ ya bir müjdedir, ya bir tehdiddir, tenbîhdir, îkâzdır. Sâlik rüyâsını orada burada anlatırsa, iki türlü mahzûru olabilir. Müjdeli bir rüyâ ise, başkasının hasedini celbedebilir, kıskançlığa sebeb olabilir. Eğer nâhoş bir rüyâ ise, sâlikin bir kabahatini, bir kusûrunu gösteriyorsa, bu defa da, kendisine kötü gözle bakanlar olabilir, utandırabilirler onu. Bu yüzden rüyâları mürşidden başkasına anlatmak mahzûrlu görülmüşdür.

Bu vesîle ile Nasûhî Hazretlerinin mektûbâtından bir kaç misâl de vermek istiyorum.

Bunlar İbrâhim Ağa'nın ikinci dâirede yani Nefs-i Levvâme dâiresinde gördüğü bazı rüyâların tabîrleridir. 

Çün lutf-ı Hakk vücûd-ı mezâhirde müstetir
Bir veche nâzırız bakalım Hakk ne gösterir
Listeye geri dön