Tarîkat Hakkında Mülâkât - 7 Ekim 1984

12 Ocak 2025 tarihinde yayınlanmıştır.

Muzaffer Efendi

Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretlerine gelen bir yabancı basın mensûbu tarîkat hakkında bazı sorular sormuşdu. Efendi Hazretlerinin o sorulara verdiği cevâbları buraya kaydetmeyi münâsib gördüm.

* Muhammed Nureddin Cerrâhî hakkında bize biraz bilgi verir misiniz?

İstanbulludur kendisi. Türk sôfîlerindendir, ictihad etmişdir. Bir çok insanlara insanlığını bildirmiş, kendi yolundan gidenlerden pâdişahlar, sadrazamlar, şeyhülislamlar, büyük kumandanlar yetişmişler ve memlekete faydalı olmuşlardır. 

* Tarîkatin esasları nedir?

Tarîkatin esâsı insanın kendini bilmesi ve kendini bulması. Çünkü İslâm'da bir kâide vardır. "Men arefe nefseh fe kad arefe rabbeh", kim nefsini bilirse Allah'ı bilir. Nefsini bilmeyen Allah'ı bilemez. Çünkü Cenâb-ı Hakk kendini göstermemiş, kudretini meydana koymuşdur. Fakat Allah insanlara can damarından daha yakındır. Kul Allah'a uzakdır. Tarîkat demek, yoldur, Allah'a giden yoldur, nasıl ki Allah kula çok yakınsa, can damarından yakın, çalışarak, çabalayarak, güzel huylar takınarak, ahlâk-ı zemîmelerini, çirkin huylarını bırakarak, güzel huylarla, Allah'a o kulun da yaklaşmasıdır. Tarîkatin manâsı budur. Yoksa tembellik, kokmuşluk değildir. 

* Esas Allah sevgisi midir?

Allah sevgisini kulda bulmakdır. Kula hizmetde Hakk hizmetini bulmakdır. Kulu sevmekde Allah'ı sevmek, bunu bulmakdır. 

* Sizin tarîkatiniz kaç yıllık? Siz nasıl şeyh oldunuz?

Efendim, benim bulunduğum, temsîl etdiğim yolun, başlangıcı II. Ahmed zamanıdır. Yani 1100 tarihleridir. Şimdi 1405, yani üç yüz senelik filan bir yoldur. 

* Siz nasıl şeyh oldunuz?

Şeyh demek ihtiyar demek. Tahsîl etdik bu yolda. Bize hürmet etdiler ihtiyar diye. Arapçası şeyh demekdir. Araplar bir adama seslenecekler mi, hürmetli bir ihtiyara, "Yâ Şeyh" diye seslenirler. 

* Ne kadar üyeniz var?

Onu Allah bilir, bilmiyorum. Beni sevenler çokdur yalnız. Çok sevgililerim vardır. Müslümanlardan ve gayr-ı müslimlerden. Yalnız müslümanlardan değil. Hem müslümanlardan sevenler vardır, hem gayr-ı müslimlerden. Her memleketde, hemen hemen dünyânın her memleketinde bana karşı muhabbetli insanlar mevcûddur. 

* Peki Türkiye'de Cumhuriyet devrinden itibaren tarîkatların yasaklandığı biliniyor. Sizin bu konuda bir zorluğunuz oluyor mu yâhud size bir baskı yapılıyor mu?

Hayır. Şimdi Türkiye Cumhuriyeti lâik bir devletdir. Dîni siyâsete âlet etmeyen, kendi itikâdında, kendi meşrebinde, kendi yolunda buluna kimseye kimse ilişmez. Dînde serbestdir herkes. Ve bizim de resmî olarak devletde kaydımız vardır. Türk Tasavvuf Mûsıkîsi ve Folklorunu Araştırma ve Yaşatma Vakfı'nın lideriyim ben aynı zamanda. Hem Türk mûsıkîsini hem de Türk folklorunu yani tasavvuf folklorunu ve tasavvuf mûsıkîsini yayma ve öğretme vakfınıb başkanıyım. Yani resmî olarak kayıtlıyız, devlet biliyor bunu.

* Tarîkatın esasları hakkında biraz daha bilgi verebilir misiniz?

Biz hiç bir zaman insanlardan ayrılmayız. İnsanlardan, cemiyetden ayrılmak, insanların helâk olması demekdir. Hattâ bir adam tenhâ bir yere çekilip, kafasını dinlemekden, insanların ezâ ve cefâsına dayanarak insanları hak yola götürmesi onun hakkında çok hayırlıdır, kenara çekilip rahat etmekden. Bütün gâyemiz bizim, insanları kötü yoldan almak, onları iyi yola götürmek. Kan dökmemek, çalmamak, vurmamak, ihtikâr etmemek, kimsenin malının üstüne oturmamak, kimsenin iffet ve nâmûsuna tecâvüz etmemek, insanlar arasındaki muhabbeti birbirine bağlamak. Allah'dan sonra en büyük varlık insandır. Bu insandaki saygıyı insanlara tattırmak, bildirmek. Buna uğraşıyoruz.

* Mevlevîlerden farkınız nedir?

Bütün yollar aynıdır. Bakın söylüyorum size, hepimiz aynıyız, ayrı değiliz, ne Mevlevîden ne Bektâşîden. Tasavvuf birdir. Bütün yollar aynı yere çıkar. Ama Bayezid'e birisi Kumkapı'dan gelir, biri Yenikapı'dan gelir, biri Edirnekapı'dan gelir, biri Sultanahmed'den gelir. Ama Bayezid'e gelir. Merkez birdir. Gâye birdir. Manevî bir nefs tedâvîsidir. Bu da neye benzer? Bir doktorun hasta üzerindeki teşhisi ve onu tedâvîsine benzer ki her doktor ayrı ayrı hastasını tedâvî etdiği gibi, her tarîkat bu husûsda eskiden beri aynı şeyi devâm etdirmiş ve ne yapmış, bu tedâvîyi bu şekilde yapmışlardır. Herkesin kendine göre bir tedâvîsi vardır.

* Sağolun, çok teşekkür ederim.

Estağfirullah.

Listeye geri dön