Tevhîde, mürşidle beraber cehren devâm edilir. Dervîşlerin bu vech üzere tevhîd etmeleri, vahdet-i zâtiyye ile ehadiyyet feyzinin ilm-i malûmla mutâbakatını îmâ etmiş ve anlayabilene tevhîdde olan esrârı anlatmış ve tevhîdin işâret ve remzini meydana koymuş olur.
Kelime-i tevhîd sâlikânı o meclisde makâm-ı fenâfillaha götürünceye kadar zikrolunur. Sonra zikr-i kalbiyyeye tahvîl olunur. Zikr-i kalbîde, harf mahrec mahv olup harfsiz ve mahrecsiz yalnız hılkî olarak darb-ı zikre başlanır ki, zâhir bâtınla müstenid, bâtın zahirle müte'ayyin olduğuna bu şekilde zikrullah ile remz ve işâret edilmişdir.
Sonra, zikrullah fenâfillahda tamam olunca zikir kesilir, herkes medhûş kalır. İlâhi veya durak okunmaya başlanır. Bu şekilde ilâhi veya durak okumak, âlem-i ervâhda "Elestü bi rabbiküm" hitâb-ı izzetinin nidâsiyle ervâhın telezzüz ve zevkyâb olmasının remzidir. Okunan Kur'ân-ı Kerîm, durak veya ilâhinin bu sûretle dinlenmesi lazımdır.
Durak veya ilâhi tamamlanınca, rûhun tevhîdle urûcunu ve i'tilâsını ve rûhun "Elestü bi rabbiküm" hitâbı ile cezbini ve fenâfillaha erişen rûhların esmâ-i ilâhîdeki seyrini, merâtib-i esmâ-i ilâhîde rûhun kesb etdiği esmâda seyr Lâ ilâhe illallah kelime-i tayyibesine seyr-i ilallahdan sonra seyr-i fillahı göstermek için cisim de rûhun hâline tâbi olarak yükselir ve bu yükselişi göstermek ve remzi işâret etmek için devrâna kalkılır.
Devrâna kalkılırken vecde niyyet olunur. Mürşid, "Neveytü'l-vecd" der ve bu âyet, kıraat eder : " "لَّذِينَ يَذْكُرُونَ اللّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَىَ جُنُوبِهِمْ وَيَتَفَكَّرُونَ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هَذا بَاطِلاً سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ ellezîne yezkürûnallâhe kıyâmen ve ku'ûden ve 'alâ cunûbihim ve yetefekkerûne fî halkıs semâvâti vel ard, rabbenâ mâ halakte hâzâ bâtılâ, subhâneke fekınâ azâben nâr".
Kıyâmda okunan ilâhi ile rûhun yükselmesinde, Hakk Teâlâ'ya taalluk-ı tâmm vardır. Hakk'la Hakk olmak taalluk ve taayyünden tamâmiyle tecerrüd ve istiğrâk hâlinde olan cezbenin sûretidir.
Halvetiyye-i Cerrâhiyye devrânında, el ele tutunup sola doğru sol ayakla devrâna başlanılır. Hem de zikrullahdan Hû esmâsını zikrederek devrana devâm edilir. Devrân esnâsında, başın sağa ve sola döndürülmesinin ma'nâsı, makâm-ı vâhidiyyet-i sıfatiyyenin sûretine işâretdir. Sağa ve sola darb-ı zikir ise, vâhidiyyetin ehadiyyete, vahdet-i zâtiyyenin taallukuna işâretdir.
Bu sûretle devrâna devâm olunurken, eller omuza atılır. Zîrâ merâtib-i vâhidiyyet-i sıfatiyyenin tamâm-ı tecellîsini göstermek için bu hâl bir remz ve işaretdir. Sağ el, devrân eden arkadaşının arkadan omuzuna, sol el ile de sol tarafda devrân eden arkadaşının beline sarılmak, zuhûrun sıfatla olmasına işaretdir.
Devrânda Hû esmâsının bir kerre içeriye ve bir kerre dışarıya verilmesi lâzımdır. Devrânda, el ele tutmak hüviyyetin taallukuna, kol kola olmak hüviyyetin zuhûruna işâret olduğu gibi, tevhîd-i zâta da işâretdir.
Sonra Hayy esmâsına başlanılır. Hayy ebced hesâbıyla on sekiz adedi câmidir. Bu on sekiz adedi câmi olan Hayy esmâ-i şerîfi ki merâtib-i esmâ olan, yani esmâü'l-hüsnâ bin adeddir, bu bin aded ile darp edilince on sekiz bin âlemi seyrân eden sırr-ı hayât ile hayy olup nur-ı sübûtî ile dâim ve kâim olmakla sırr-ı seyriyyâtın sûretini âşikâr devrân ile bu sırrı işâret etdiği gibi, Hayy Allah, Kayyûm Allah, ism-i şerîfleri ile Vefâ Devrine başlanılır ki, mahviyyetden sonra taayyünün aynına, hayâtın zılliyyetine mukâbil, hakîkat-i hayât hakîkat-i i kayyûmiyyetin zuhûruna işâret olarak bu esmâlarla on sekiz kerre devrân edilir. On sekiz "Hayy Hayy Hû" esmâsı zikrolunur. On sekiz kerre "Allah Vâhid Ehad Samed" esmâsından sonra, tekrar Hû esmâsına başlanılır. Süratle Hû esmâsına devâm edilir ve devrân tamâm olur.
Devrânda salikler kemâli ile huzûr ve tecerrüd ve istiğrakla devrân etmelidirler.
Ey tâlib-i cemâl-i ilâhî ve ey râgıb-ı rızâ-yı rahmânî! Sırr-ı devrândan bir mikdar beyân eyledik. Fazlasını yazmağa kalemim müsâid olmadığından, bu kadarı ile iktifâ etdik. Allahu Teâlâ, sana ve bana rahmet eylesin, aşkından seni ve beni âgâh buyursun ve bu zevki sana ve bana tatmak nasîb eylesin.