Tarîkat-ı Aliyyede Çile ve Mücâhede

9 Temmuz 2018 tarihinde yayınlanmıştır.

Tasavvuf
Ehl-i şerî'at ruhsatlara göre hareket edebilir ama tarîkat ehli ruhsat yoluna gidemez. Giderse yolda ilerleyemez. Bu yüzden, "Tarîkat azîmet yoludur" denilmişdir. Tarîkat-ı aliyyeden feyz alıp ma'nen ilerleyebilmenin yolu, nefse hoş gelen şeyleri terketmek, dâimâ nefse muhâlefet ve nefs ile mücâdeleden geçer. Nefsin arzularına tâbi' olan insan, tıpkı ağustos böceği hikâyesinde olduğu gibi belki bu dünyâ hayâtına keyifli günler geçirir ama âhirete eli boş gider, âkıbeti pek fenâ olur. 

Her türlü kazanç zahmetle elde edilir. Yan gelip yatarak hiç bir şey kazanılmaz. Bu, Cenâb-ı Hakk'ın  "Zü'l-Celâli Ve'l-İkrâm" esmâsında gizli olan sırlardan bir sırdır. Hakk'ın celâli, kereminde, keremi de celâli altında gizlidir. Kim Allah'ın kerem ve ihsânına nâil olmak isterse zahmetlere sabretmeli, yorgunluklara ve meşakkatlere tahammül etmelidir. Hem karnım doysun hem börek bütün kalsın olmaz.


Kim cihâd-ı ekber-i a'dâya 'azm-i tâmm eder
'Azmi nisbetde erer Hakk'dan ona nasr-ı füyûz

Büyük mürşidlerimizden Kuşadalı İbrâhîm Halvetî Hazretleri "Çileyi elden geldikçe arttır çünkü çile tecelli, tecellî de tesellî gösterir" buyurmuşlardır. Yine bu yüce velî, "Dünyâ çilehânedir, râhat yeri değildir. Kişi kendi arzusuyla çilesini yüklenirse hâricî çilelerden âzâd olacağı şübhesizdir" buyurmuşlardır. Bendegânından birine gönderdiği bir mektubunda Kuşadalı Hazretleri şöyle buyurmuşlardır :
Azîmet, nefsin yokuşuna gelendir. İşbu hilâf üzere davrana davrana o azîmet nefse kolay gelirse, ruhsata münkalib olur. O zaman hemen bir mertebe üst yanı yokuşuna davranmalı. İşte böyle böyle ilerlemeli. Birdenbire acele edip büyüklerimizin kalben ve kalıben azîmetlerine beş on merâtib davranayım der isen bâis-i ye's olur ve lâubâlilik zuhûr eder. İşte sülûkun esâsı, sâlikin, kendisine göre tedrîcî olarak azîmetidir.
Büyük mürşidler, nefs ile mücâhede husûsunda tedricî bir usûlu tavsiye etmişlerdir. Tıpkı bir haltercinin kaldırdığı ağırlığı azar azar arttırması gibi sâlikin de birdenbire ağır yükler yüklenmeyip, nefsini alıştıra alıştıra yükünü arttırması gerekir zîrâ birdenbire büyük yüklerin altına giren kişi, bu ağırlığa uzun süre dayanamayacağı için mücâhedesini devâm ettiremez. Halbuki mücâhedesini azar azar arttıran kişi, gittikçe ma'nen kuvvetlenir ve zorlanmadan nefsi üzerinde hâkimiyyet kurar. Meselâ önce haftada bir gün oruç tutan kişi, nefsini buna alıştırdıkdan sonra orucunu haftada ikiye kolaylıkla çıkarabilir. Ya da yavaş yavaş uykusunu azaltan kişi zamanla beş saat uykuyla yaşayabilir halbuki her gece sekiz saat uyuyan birisi birdenbire uykusunu beş saate indirse perîşân olur.


Bil adüvv-i ekberin ancak nefsdir bî-amân
Def'-i şerrinde gerekdir nûr-i tevhîdden asâ
Râh-ı şeytâna esîr eyler seni mekkâredir
Kâbil-i tahlîs olur hısn-ı cihâda ilticâ
Listeye geri dön