Tarîkat-ı Aliyyeye Mahsûs Bir Cenâze Âdeti

27 Eylül 2017 tarihinde yayınlanmıştır.

Cenaze
Hazret-i Fâtıma vâlidemizin vefâtı hakkındaki yazımızda pek üzerinde durmadığımız bir husûsa bu yazımızda temâs etmek istiyoruz. Sonradan tarîkat-ı aliyyenin âdetleri arasına giren bu husûs, Hazret-i Fâtıma vâlidemizin cenâzesinin Resûl-i Ekrem Efendimizin kabr-i şerîfine götürülmesi mes'elesidir.

Sağlam rivâyetlere göre Cenâb-ı Fâtımatü'z-Zehrâ radıyallahu anhâ vâlidemiz, vefâtından kısa bir müddet evvel, İmâm Ali kerremallahu vecheh Efendimiz Hazretlerine cenâzesi ile ilgili şu vasiyeti yapmış :
Beni gasl edip tekfîn ettikden sonra babamın kabrine götür ve "Yâ Resûlallah! Fâtıma'yı sana getirdim" de. Bir işâret olursa beni oraya defn et.
İmâm Hasan Efendimiz de tıpkı vâlide-i muhteremesi gibi vasiyet etmiş ve İmâm Hüseyn Efendimiz, kardeşinin cenâzesini Hücre-i Saâdet'in kapısına getirmiş ve duâyı orada yapmışdır.

İşte bu yüzden, ister dervîşândan ister meşâyihden olsun, ehl-i tarîk olan bir zât vefât ettiğinde, cenâzesi, pîrinin veyâ şeyhinin türbesine götürülür. Orada bir müddet bekletilir ve cemaatle duâ edildikden sonra kabrine götürülür. 

Bugün neredeyse unutulmuş olan ve çok dar bir çevrede tatbîk edilen bu usûl ne güzeldir ki Eyüp Sultan'da sıradan cenâzeler için bile hâlâ tatbîk edilmekdedir.

Bu vesîle ile bir kerre daha belirtmekde fayda var ki, tarîkat-ı aliyyenin âdetleri kafadan uydurulmuş, rastgele îcâd edilmiş değildir. Hepsi de Resûl-i Ekrem Efendimizin sünnet-i seniyyesine ve Ehl-i Beytinin tatbîkâtına uygundur. 

www.muzafferozak.com

Listeye geri dön