20 Haziran 2021 tarihinde yayınlanmıştır.
Sülûk, tarîkat-ı 'aliyyede mutlakâ tâlib-i Hakk olanlara müyesserdir, ehl-i hevâya feth olmaz. Ehl-i hevâdan murâd budur ki, a'mâlini bilcümle a'râza te'alluk eyleye. Yani "ben hakîkate varup şeyh oldukda, şunu şöyle edeyim, bunu böyle edeyim ve şeyhim gibi hareket etmem" diye a'mâlini ibtâl ile mukayyed olmuş ola. Zîrâ a'mâl, tâ'at ve 'ibâdât mutlakâ "li-vechillâh"dır. Dervîş işlediği 'ibâdât mukâbelesinde Hüdâ-yı Müte'âl'den nesne niyâz eylediği gibi tarîkatden düşer. Zîrâ şirk etmiş olur. Yani 'ibâdeti Allahu 'Azîmü'ş-Şân için etmeyüp, belki o niyâz eylediği husûs için etmiş olur. Bu nice 'ibâdet olur? Halbuki 'ibâdetde hulûs lâzımdır. Yani 'ibâdât ü tâ'atı bir nesne için olmayup mahzâ rızâenlillâh için ola. Kâlallahu Te'âlâ, "وَاصْبِرْ نَفْسَكَ مَعَ الَّذِينَ يَدْعُونَ رَبَّهُم بِالْغَدَاةِ وَالْعَشِيِّ يُرِيدُونَ وَجْهَهُ".
İmdi, 'ibâdetten murâd vechullâhdır, gayrı değildir. Gayrı isteyene tarîk değil, kendi evinin kapısı bile açılmaz. Kendi 'ibâdet etdim sanır. O hod, Hudâ'ya şirk etmeye mukayyeddir. Ne'ûzübillâhi Te'âlâ, der ki, "Bana meydân feth olsun". Meydân feth oldukda meydânda güreş mi tutacaksın? Tanrı Te'âlâ münezzehdir, meydânını müdennislere vermez. Ehl-i kitâbı, Mescid-i Harâm'dan men' içün Hakk Sübhânehû ve Te'âlâ buyurdu ki, "فَلَا يَقْرَبُوا الْمَسْجِدَ الْحَرَامَ بَعْدَ عَامِهِمْ هٰذَاۚ". Bu kişi, bu hükümde olup da, nice meydân ister ki, meydân, hod mesciddir ve kârhâne-i 'ubûdiyettir. Ol meydânda 'ubûdiyetten dûr olanları Allahu 'Azîmü'ş-Şân'ın 'ubûdiyyetine alıştırıp 'abd-i hâss-ı ilâhî kılınmak mu'amelâtı olunmalıdır. Allahu 'Azîmü'ş-Şân, ifâkat ihsân eyleyüp tarîkat-ı 'aliyye-i ilâhiyyeden, zerre denlü anlamak müyesser eyleye. Âmîn.
Meydân, hod dürüst anlamışlar yeridir. Hemân sâlike vâcib ve lâzımdır ki, gece gündüz, kendi nefsiyle muhâsebe edip derûnunu yoklaya da, böylece müslümân olup tarîkata sülûk eyleye. Kâle aleyhisselâm, حَاسِبُوا اَنْفُسَكُمْ قَبْلَ أَنْ تُحَاسَبُوا وَزِنُوا قَبْلَ أَنْ تُوازَنُوا (Hesâba çekilmeden evvel, kendi kendinizi hesâba çekiniz. Mîzâna çekilmeden evvel kendi kendinizi mîzâna çekiniz)
Bâhusûs ki, zamâne dervîşlerinin büyük fikirleri budur ki, "Esmâullâhı işletebilsem de, onunla mahbûblar teshîr eylesem". A'mâl-i sâlihâtla, mübâhâti istemek câiz değilken, bu hod küfürdür. Bunu nice kabûl ederler, 'ibâdet etdim demeğe nice yüzleri olur. Allahümmahfaznâ ecma'în. Farazâ der ki, "Ben şeyh oldukda, şeyhim gibi ihtifâya çekmem, kerr ü ferr sâhibi olurum". Bu dahî mel'anet-i hevâdır. Kemâ vüride, "اَلشُّهْرَةُ آفّةٌ" (Şöhret âfetdir).