Tarîkat Var Tarîkatden İçeru

24 Ocak 2025 tarihinde yayınlanmıştır.

Tasavvuf

Pek çok kimse tarîkatle tasavvufu birbirine karışdırıyor, bunları birbirine denk zannediyor. Tarîkatin iki ayrı manâsı olduğunu da bilmiyor çoğu kimse. Tarîkat hem bir müesseseye hem de seyr u sülûkün şerîatden sonra gelen mertebesine işâret ediyor ki, ikisi bambaşka şeyler. Müessese olarak tarîkat, insanlar tarafından meydana getirilmiş ve zamanın ihtiyacına göre şekillendirilmiş bir organizasyondan ibâretdir. Böyle olduğu içindir ki, çeşit çeşit tarîkat vardır, zaman içinde kaybolanları vardır, onların yerine kurulanları vardır ve her yerde her zaman karşımıza çıkmaz. Müessese olarak tarîkat, tarîkatin diğer manâsını tahakkuk etdirmek için vardır. Yani tâliblerin, sâliklerin seyr u sülûkünü temîn etmek için kurulmuşdur tarîkatler. Tasavvuf ise bambaşka bir mevzudur, gerek birinci manâsıyla gerek ikinci manâsıyla. tarîkate taalluk eden tarafı da vardır elbette ama ondan çok daha geniş bir manâ ifâde eder.  

Tasavvufu bir insana benzetirsek, tarîkat, o insanın giydiği elbise gibidir. İnsan elbisesini değiştirmekle özünü değiştirmiş olmaz, insan yine aynı insandır, elbise yalnız onun görünüşünü değişdirir. İnsan yatarken başka elbise, işe giderken başka elbise, füğüne giderken başka elbise giydiği hâlde aynı insandır.


Tasavvufun hakîkati değişmez, tezâhürü değişir. Her hakîkat de böyledir. Hakîkatler sâbitdir, tezâhürleri değişir. Hâl böyle olduğu içindir ki tasavvuf zamân içinde farklı kisvelerle tezâhür etmişdir. Meselâ Asr-ı Saadet'deki kisvesi başkadır, Cüneyd-i Bağdadi zamanındaki kisvesi başkadır. Bugünkü kisvesi yine başkadır. Yarın daha da başka olacakdır. Halbuki özü hiç değişmez. 

Gün gibi âşikâr olan bu hakikati bilmeyen, anlamayan, ya da menfaati sebebiyle anlamamazlıkdan gelenler, tarîkatleri eskisi gibi devam etdirme gayretindeler. âdetâ bi,r müze gib, bir konservatura gibi, eski âdetleri, merâsimleri ve usûlleri muhâfaza etme derdindeler. Başkaca bir derdleri yok bunların. Halbuki rûh olmayınca beden, öz olmayınca kalıp, ma'nâ olmayınca sûret bir şey ifâde etmez. Tasavvufun özünü yitiren bir kimsenin onun şekli ve sûreti hükmünde olan bir takım kalıplarla oyalanması ahmaklıkdır. Hattâ daha da kötüsü, bu öz olmayınca, yapılan işler bir takım nâhoşluklara ve rahatsızlıklara da sebeb olmakdadır. Aynı teşbih üzerinden gidersek, bugünkü durumu şuna benzetebiliriz. Ölmüş bir insana hangi elbiseyi giydirirsek giydirelim, ne kadar süslü ve pahalı kıyafetler kuşatırsak kuşatalım, bir ma'nâ ifade etmeyecekdir. Üstelik cesed kokacak ve yedi mahalleyi de rahatsız edecekdir.

Tekkelerin ve tarîkatlerin bozulması yeni bir şey de değildir, tâ 18. asıra kadar dayanır. Büyük mürşidlerden bazıları, tekke devrinin kapandığını tâ o zamanlardan söylemişler, Kuşadalı Velî gibi bazı zevât tekkeye hacet görmeyip irşâdını evlerde ve sâir yerlerde devam ettirmesidir. Tekkelerinde irşada devam eden meşayihden bazıları da tekkelerin ıslahı için uğraşmış hatta bu konuda ciddi çalışmalar yapılmış fakat netice alınamamışdır. Bazı şeyhler ve gerçek mürşidler de tekkeye bir alternatif olmadığı için vazifelerine devam etmek mecbûriyetinde hissetmişlerdir. Zaman geçdikçe tekkeler ve tekke ehli düzeleceğine daha da kötüye gitmiş ve ehlullahın kisvesine bürünen şarlatanların edebsizlikleri arş-ı a'lâya çıkınca bu yolları açan evliyaullahın rûhları incinmiş ve gayretullaha dokunmuş ve Cenâb-ı Hakk tekkeleri topdan kapatdırmışdır. Zaman Kuşadalı Velî'nin ne kadar haklı olduğunu göstermişdir.

Taklidden tahkike gidilir.

Kuşadalı'nın iki beyânâtı, 

Ashâb ve tâbiîn ve tebe-i tabiin rıdvanullahı teâlâ aleyhim ecmain zamân-ı seâdetlerinde, ancak azîmeti cihad ve kıtâl. Ve çokluk esmâ-yı müteaddide yok. Ve bazı esmâ ve tilâvet ve ibâdet var idi. Ve mesnde zaleme elind egeçdikde, teaddüd-i esmâ ve badehu tekkeler yapılıp anlarda çalışmaları, ilmü'l-hâl ile ictihâd buyruldur. Men nihâye suâlinin cev^baında re-rücû ile'l-bidâye. Yine Hazret-i MehdÎ zuhûrunda kırk sene cihâd esnâsında Deccâl'e uyanlar çift u çift heyetinde böyle böyle mücâde ederek,  Deccâl ve avanesi katl olundukda, bi yed-i İsâ aleyhisselâm tertîb-i sülûk böyle böyle değişilir.İmdi fî zamâninâ istidad takviyesi içün muhkemât yani akâid-i hakka ve ahlâk-ı hamîde ve amâl-i sâlihat ve bunların hilâfından ictinâbe müteallik mesâil öğreniüp, ve irâdesin bu tarafa sarf ide ide istidad zuhuru ile rabıta alacak zata mülakat-ı cismaniyye zuhur ider bi avnihi teâla. (s285)

Benzer bir mektub sayfa 275'de. ddaha da açık yazılmış.

Evler istirahat içün, camiler ihfâen ibâdet içün olmasına binâen, tekkeler yapılıp cehren çalışması içün mukaddem işâret olunmuş. "Şimdi tekkeleri meyhâne, kerhâne ediyorlar" buyuruyor.

Tarikatin safhaları

Asr-ı saadet ve hulefsa-i raşidin Cihad ile
Saltanat riyazat ve zühd ile
Sonraki dönem esma ile ve tekkeler yoluyla
Tekkelerin iflasından sonra rabıta ile
En sonunda yine cihad ile Mehdi zuhuru
Listeye geri dön