Tarîkatde Hilâfet

25 Şubat 2018 tarihinde yayınlanmıştır.

Sofiyye
Daha önce hilâfet hakkında bir yazı yazmış ve hilâfetin hakîkatini orada anlatmışdık. Şimdi ise tarîkat-ı aliyyeye mahsûs hilâfetden biraz bahsedelim.

Tarîkat-ı aliyyede hilâfet bir kaç türlüdür.
Tarîkat-ı aliyyede, "hilâfet-i hakîkî" mertebesine erişemediği halde, bir çok kimselere hilâfet verilmesinin muhtelif sebebleri vardır. Bunların bir kısmı zâhirî bir kısmı da batınî sebeblerdir. Bu sebebler ehline ma'lûm olup, burada hepsini sayıp dökmeye lüzûm yokdur. Her hâl ü kârda, her üç çeşit hilâfetin tevdi' edilmesi de mürşid-i kâmil olan zevâtın takdîrindedir.

Büyük mürşidlerden bir zât, bu hilâfet türlerinden hangisi olursa olsun, mürşidinden hilâfet alanların riâyet etmesi gereken edebleri şöyle beyân etmişlerdir :
Kendisine hangi şekilde olursa olsun hilâfet verilen kişi, "Ben artık halîfe oldum. Artık ben de bir şeyhim" diyerek yola çıkarsa, tehlikeli bir işe girmiş olur. Allah korusun, böyle yaparak ucub getiren kimsenin pisliğini yedi deniz temizlemez. Sâlikin bu hilâfet makâmlarında selâmeti odur ki, kendisini herkesden aşağıda göre. Şeyhine teveccühünü ve sevgisini hep arttıra. Bunlara ne kadar çok riâyet ederse, derecesi o kadar yükselir. Kendisini herkesden hakîr görmeyi ve mürşidine teveccühü ve sevgiyi ne kadar azaltırsa, o kadar aşağılara düşer. Salik arşa da çıksa, müşâhede makâmına da yükselse, hepsini mürşidinden bilmelidir ve her hususda mürşidine teslîmiyyet hâlinde bulunmalıdır.
Çeşm-i insâf gibi âkıllere mîzân olmaz
Kişi noksanını bilmek gibi irfân olmaz
Listeye geri dön