Tasavvuf Kelimesinin Harflerindeki İşâretler

19 Eylül 2019 tarihinde yayınlanmıştır.

Safa
Mürşidlerin Mürşidi Kutubların Kutbu Seyyid Abdülkâdir Geylânî Kuddise Sırrahu'l-Âlî Hazretleri buyuruyorlar ki :
"Tasavvuf ﺗﺼﻮّﻒ" kelimesi, dört harfden ibâretdir. Bunlar "TA", "SAD", "VAV" ve "FA" harfleridir.
"TA" harfi tövbeye işâret eder. Tövbe, zâhîri ve bâtınî olmak üzere iki kısımdır. Zâhirî tövbe, bütün uzuvları günâhdan ve kötü işlerden beri kılıp tâate sevk etmek, ısyânı bırakıp, itâat hâlini almakdır. Batınî tövbe ise kalbin tasfiyesidir. Böylece kötü hâlin iyiye dönmesi ile "TA" makâmı tamâm olur.
"SAD" harfi, safâya işaretdir. Bu da iki kısımdır. Biri, kalbin safiyeti, diğeri sırrın safiyetidir. Kalbin safâsı beşeri kederlerden berî olmakdır. Meselâ çok yemek, çok içmek, çok uyumak ve çok konuşmak kalbi dünyâya çeker ve dünyâ işleri kalbi yorar. Kalbi yoran şeyler arasında, çok kazanma hırsı, şehvetde ifrat, ehlini ve evlâdını haddinden fazla sevmek gösterilebilir. Bir kalbde bunlar olursa, o kalb sâfiyete eremez. Kalbin sâfiyeti zikrullah ile olur. Zikir, başlangıçda cehren yapılmalı, sonra hafî zikre geçilmelidir. Sırrın sâfiyeti ise O'nun muhabbetini kalbe yerleştirmek ve Allah'ın zâtından gayrı her şeyden berî olmakdır. Sırrı sâfiyete erdirmek için sır dili ile tevhîde devâm etmek gerekir. Bu hâl de tamam olursa, "SAD" makâmı da tamâm olur.
"VAV" harfi, velâyete işâretdir. Allahu Teâlâ velâyet hâlini bulanlar için şöyle buyurur : "Allah'ın velî kullarına korku yokdur, onlar mahzun da olmazlar" Yine buyurur : "Onlara dünyâ ve âhiretde müjdeler olsun" Velâyet hâlinin netîcesi ilâhî huylarla bezenmiş olmakdır. Peygamber Efendimiz bu ma'nâda "Tehallakû bi ahlâkillah / Allah'ın ahlâkı ile ahlâklanın" buyurmuşdur. Bu halde beşeri sıfatlardan soyunup, ilâhî sıfatlara bürünmek vardır. Bunu Allahu Teâlâ şu kudsî hadîsle bize bildirir : "Bir kulu seversem, gözü, kulağı, dili, eli ve ayağı olurum. Benimle işitir. Benimle görür. Benimle konuşur. Benimle tutar ve benimle yürür" Allahu Teâlâ'nın zatından gayrı şeylerden temiz olunuz. Şu âyet-i kerîme bu makâmı daha iyi anlatır : "Hakk geldi, bâtıl eriyip yok oldu, bâtıl mutlaka eriyip gitmeye mahkûmdur" İşte bundan sonra "VAV" makâmı hâsıl olur.
 
"FA"harfi, fenâ makâmına işâret eder. Fenâ demek kulun ilâhî sıfatlar arasında eriyip gitmesi demekdir. Beşerî sıfatlar gidince, yerini ehadiyyet sıfatı alır. Kulun Hakk'da fânî olması demek yok olması demek değildir aksine lâ-yezâl olan Allah ile bekâ bulması demekdir. Kul böylece bekâ sırrına erer. " كُلُّ شَيْءٍ هَالِكٌ اِلَّا وَجْهَهُۜ Külli şey'in hâlikün illâ vecheh / O'ndan gayrı her şey helâk olucudur" âyet-i kerîmesi, bu iddiâmızın şâhididir. 
O'nun varlığına rızâ ile gidilir. O'nun varlığı için iyi işler görülür, rızâsı gözetilir ve zâtına varılır ve netîcede bir râzı olan, bir de râzı olunan kalır. İyi ameller, "Tıfl-ı Me'ânî" denilen hakîkî insânlığı doğurur. Allah şöyle buyurur : " اِلَيْهِ يَصْعَدُ الْكَلِمُ الطَّيِّبُ وَالْعَمَلُ الصَّالِـحُ يَرْفَعُهُۜ ilehyi yes'adu'l-kelimü't-tayyibü ve'l-'amelü's-sâlihu yerfe'uh / Güzel kelâm ona varır, iyi işler ona yükselir". Hangi iş olursa olsun, eğer Allah için yapılmıyorsa, şirkdir ve sâhibini helâk eder. 
Fenâ hâli hâsıl olunca, bekâ tamâm olur. Bu bekâ, yakınlık âlemindedir. O âlemi Allahu Teâla şöyle beyân eder : "ف۪ي مَقْعَدِ صِدْقٍ عِنْدَ مَل۪يكٍ مُقْتَدِرٍ  fî mak'adı sıdkin 'inde melîkin muktedir / Onlar, kudretine nihâyet olmayan hükümdârın katında doğruluk meclisindedirler". Orası lâhût âleminde olup, nebîlerin ve velîlerin makâmı olmuşdur. Allah doğrularla beraberdir. Sonradan olan bir varlık, "ezelî var"la birleşince artık onun için varlık düşünülemez. Fenâ hâli tamâm olunca, Hakk'la ebedî sâfiyet kalır. Bu hâli bulanların sonsuz lezzetini Allahu Teâla şöyle beyân eder : "اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ الْجَنَّةِۚ هُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ ülâike ashâbü'l-cenneti hüm fîhâ hâlidûn / İşte onlar cennetliklerdir, orada ebedî kalırlar". Yine şöyle buyurur : "وَاللّٰهُ مَعَ الصَّابِر۪ينَ vallahu me'as-sâbirîn / Allah sabredenlerle berâberdir".
Kurb-i ef'âl akrabiyyet sırrı evsâf gösterir
Bil ma'iyyetle hüviyyet kenz-i zât eyler cilâ
Bâtınında gayb-ı lâhût şehrine eyle sefer
Bu te'ayyün 'ayn-i a'yânda bula zevk-ı bekâ
Listeye geri dön