9 Ekim 2021 tarihinde yayınlanmıştır.
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri, ömrünün sonuna kadar, hep tevhîdden bahsedip durdu, hep tevhîde çağırdı, hep tevhîdi telkîn etdi. Ama hangi tevhîd? Tevhîdin bir lafzı var, bir ma'nâsı var, bir de derin ma'nâları var. "Lâ ilâhe illallah" diyerek Hakk'ı birlemek bir zikirdir. Evet bu zikir, pek tesirlidir, pek lüzûmludur, pek faydalıdır ama bu zikirden maksad, mücerred lafzı tekrar etmek değildir, asıl maksad elfazdan ma'nâya ermekdir. Zîrâ ma'nâ tahakkuk etmezse, insan taklidde kalmış olur.
Biz şimdi tevhîdin derin ma'nâları üzerinde durmayacağız, herkesin anlayabileceği en basit ma'nâsından bahsedeceğiz. Tevhîd, birlik demekdir. Bu birliğin de iki vechesi vardır, biri Hakk'a, diğeri halka dönükdür. Tevhîdin bize bakan tarafı muhabbetdir, vahdetdir, beraberlikdir, ayrılığı gayrılığı yok etmekdir, yek-vücûd olmakdır. Efendi Hazretlerinin her vesîle ile, "Aman ayrılığa düşmeyin, sakın tefrîka çıkarmayın, birbirinize düşmanlık yapmayın, birbirinizi sevin, birlik olun" diye nasîhatde bulunması da yine bu sebebledir. Zîrâ bu, îmânın bir gereğidir.
Üzülerek müşâhede ediyoruz ki, bugün mü'minler arasında bir birlik yok, hep bir düşmanlık, hep bir nefret, hep bir çekişme ve cedelleşme var. Halbuki gadab, kîn, buğz, adâvet gibi sıfatlar, şeytânî sıfatlardır, bunlar mü'mine yakışmaz. Hele de ehl-i tarîke hiç yakışmaz. Zîrâ tarîkatin gâyesi kalbi bu gibi sıfatlardan tasfiye etmekdir. Halbuki bakıyoruz, bu gibi sıfatlar en çok da ehl-i tarîk olduğunu iddiâ edenlerde var. Pek çokları bir tarîka girmekle başlarının göğe erdiğini zannediyor, hemen ucub getiriyor, hemen kibre düşüyor ve mü'min kardeşlerine tepeden bakıp onları küçümsüyor, aleyhlerinde bulunuyor, ağır ağır laflar ediyor, hattâ alay ediyor, hakâret ediyor. Halbuki aynı adamlar, dillerinden tevhîdi hiç eksik etmiyorlar. Olacak iş mi bu?
Geçenlerde bizi sevenlerden biri, bir rüyâsını anlatmışdı. Rüyâsında Efendi Hazretleri dervîşlerden oluşan bir topluluğa hitâben "Tehdîd etmeyin! Tevhîd edin! Tehdîd etmeyin! Tevhîd edin!" diye üstüste îkâzda bulunuyormuş. Rüyâyı gören arkadaş buna bir ma'nâ verememiş, fakîre sordu. Halbuki rüyâ gâyet açık. Tehdîd kime karşı yapılır? İnsan hiç dostunu, arkadaşını, sevdiğini tehdîd eder mi? Etmez değil mi? Ya kimi tehdîd eder? Düşmanlarını. Peki mü'min, mü'minin düşmanı olabilir mi? Buna imkân var mıdır? Cenâb-ı Hakk, "إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ إِخْوَةٌ inneme'l mü'minûne ihvetün" yani "Mü'minler kardeşdir" buyuruyor, kardeş kardeşe düşmanlık yapar mı, kardeş kardeşin aleyhinde bulunur mu, onun kötülüğünü ister mi? Buna imkân yokdur. Demek ki tehdîd edenler, tevhîdin lezzetini duymayanlardır, tevhîdin ma'nâsına ermeyenlerdir, tevhîdin hakîkatini bilmeyenlerdir.
Kal u kıylden geçelim gel maksûdun Allah ise
'Aşk şarâbın içelim gel maksûdun Allah ise
Ehl-i îmân "lâ" demez bu tevhîdin ma'nâsına
Zikr ile fikr etdiğin' ayn-ı kelâmullah ise