21 Ocak 2020 tarihinde yayınlanmıştır.
Bir kimse, hiç bir şeye inanmasa ama "Ben müslümanım" dese, sen ona "Sen müslüman değilsin" diyemezsin. Biz zâhire karışırız, bâtına Allah karışır. Nitekim Kur`ân'da da var. Allahu Teâlâ Sûre-i Nisâ'da, "Bir kimse size gelip ben müslümanım derse, sakın ha, siz ona müslüman değilsin demeyin" diyor. Bizim burada, herkesin elinde on tâne kara, o kâfir, bu kâfir, şu kâfir, diyerek önüne geleni karalıyor, sanki hiç mü'min yok.Efendi Hazretlerinin şu hâtırası da ibretlikdir :
Efendi Hazretlerinin Sahaflar Çarşısındaki dükkânında daha ziyâde Arapça dînî eserler ve islâmî ilimlere dâir ders kitapları satıldığı için müşterilerinin çoğu ders okuyan mollalar ile ders okutan hocaefendilerdi. Bir gün dükkâna yine genç bir molla gelmiş ama içeri girerken selâm filan vermemiş, doğrudan raflardaki kitaplara yönelmiş. Efendi Hazretleri, o genç mollayı irşâd için, ona sormuş, "Evlâdım, bir yere girerken selâm vermek âdâb-ı islâmiyyedendir, sen niçin selâm vermedin?" demiş. Molla, "Selâm müslümana verilir" demesin mi! Efendi Hazretleri mollanın bu edebsizliğine karşılık, hemen "Eşhedü en lâilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve resûluh" diyerek kelime-i şehâdet getirmiş ve "Haydi bakalım, şimdi ver selâmı" buyurmuşlar. Molla neye uğradığını şaşırmış, hiç cevap verememiş, selâm da vermeden çekip gitmiş.İşin vahâmetini bir düşünün. Efendi Hazretleri, hem halkı irşâd için bir câmiden diğerine koşan bir hoca, hem kimselerin cesâret edemediği bir dönemde kelleyi koltuğa alarak dînî neşriyât yaparak müslümanlara ve İslâm'a hizmet etmeyi şiâr edinmiş zât olduğu halde, gencecik bir molla, O'nu tekfîr edebilme cüretini gösterebiliyor.