Tekke

16 Ağustos 2021 tarihinde yayınlanmıştır.

Zikrullah

Tekke, İslâm'ın üç büyük müessesesinden biridir. Diğer ikisi câmi ve medresedir. Bidâyetde bu üçü biraradaydı ve Mescid-i Nebî içindeydi. Malûm ya Efendimiz zamânında Mescid-i Nebî hem câmi, hem medrese, hem tekke vazîfesi görüyordu. Peygamberimiz hem imâm, hem mürşid, hem de muallim idi. Asr-ı saâdetde birarada olan bu üç unsur, sonra şartlar gereği ayrıldı ve her biri ayrı birer müessese hâline geldi. Câmi namaz kılmaya mahsûs bir mahal, medrese ilim öğrenilen bir mekân, tekke ise ahlâkı güzelleştirmek ve muhabbetullaha nâil olmak için müracaat edilen bir yer oldu.

İslâm'da ilim öğrenmek farz olduğu için medreseler çoğaldı, bazı ibâdetleri cemâatle yapmak îcâb etdiği için her tarafda câmiler inşâ edildi, farz olan ilim ve ibâdetlerin gâyesi ahlâkı güzelleştirmek olduğu için de tekkeler yaygınlaşdı. Zîrâ tekkeler, insanlara edeb öğreten, güzel ahlâkı talim eden, halka hizmeti Hakk'a hizmet bildiren, ibâdetlerin ma'nâlarına erdiren ve en önemlisi de gönülleri aşkullah, muhabbetullah ile dolduran yerlerdi.

Tekkeler, dergâh, hankâh, âsitâne, ribât, zâviye, savma'a gibi adlarla anılmışdır. Tasavvufî şiirlerdeki, harâbât, humhâne, meyhâne tabirleri de mecâzen tekkeye karşılık düşer. Yine bazı tarîkatlarda tekkenin husûsî bir adı vardır, meselâ mevlevîhâne, kâdirîhâne gibi.

Tekke-nişîn, tekkede oturan, tekkede ikâmet eden demekdir. Zîrâ eskiden tekkelere dışardan gelip gidenlerden başka bir de devamlı tekkede ikâmet eden dervîşler vardı. "Tekkeyi bekleyen çorbayı içer" tabiri de burdan çıkmışdır.

Tekkelerin çoğu şeyhler tarafından yaptırılmışdır. Hattâ çoğu zaman da şeyhler evlerini tekkeye çevirmişlerdir. Mürîdân ve muhibbân tarafından yaptırılan tekkeler de çokdur. Ehl-i tarîke hürmetkâr olan pâdişahlar ve devlet adamları tarafından yaptırılan tekkeler de vardır. Tekkeleri tesis edenler mâlî güçlerine göre bir takım vakıflar yapmışlar, sonradan ehl-i himmet zevât bunlara bazı ilâveler yapmışlar, tekkelerin masrafları bu vakıflardan karşılanmışdır.

Tekke binâları son derece basitdir, sâdedir. Gerek binâ, gerek içindeki eşyalar son derece mütevazidir, süsü püsü yokdur. Bu sâdelik, bu basitlik aslâ fakîrlikden, imkânsızlıkdan filan değildir. Bu, tekkenin hâl diliyle verdiği bir dersdir, yani sözsüz-yazısız bir mesajdır. Tekke, sâliklere mâsivâdan yüz çevirmeyi öğretir, dünyâyı kalbden çıkarmayı talîm eder. Meydân da nefs ile ceng meydânıdır, yan gelip yatma, keyif çatma yeri değildir.

Tekke mutfakları ve tekke yemekleri de aynı sâdelikdedir. Tekkede en fazla üç kap yemek çıkar, en aç insana bile bir tas çorba, bir parça et ve iki kaşık pilav kâfî gelir. Zîrâ tekke, nefse hâkim olmayı öğretir, dervîşlerin düstûru "az ye, az uyu, az iç, ten mezbelesinden geç" düstûrudur.

Kahvenin yaygınlaşmasıyla birlikde, tekkelerde kahve ocakları kurulmuşdur. Sanmayınız ki bu keyif içindir. Hayır, tam aksine. Kahve uyku kaçırır, iştahı keser. Dervîşlerin kahveye rağbet etmesinin sebebi budur. Zîrâ onların prensibi az yemek ve az uyumakdır ki böylece geceleri uyanık kalarak uzun uzun teheccüd namazı kılabilsinler, Kur`ân okuyabilsinler, zikrullaha devâm edebilsinler. 

Tekkelerde halvet çıkarmaya mahsûs yerler de yapılmışdır. Bunlar son derece dar, küçük, basık, ışık almayan, âdetâ mezar gibi yerlerdir. Halvete girmesi îcâb edeb dervîşler, bu daracık yerlerde kırk gün boyunca oruçlu olarak oturur, yalnız namaz vakitlerinde cemaate çıkarlar ve hiç dünyâ kelâmı etmeden, iftarda ve sahurda bir iki lokma ile yetinerek ibâdete ve zikrullaha devam ederler.

Dervîşlikde düstûr, az yemek, az uyumak, az konuşmak ve halkdan uzlet etmekdir. Eskiler buna "kılleti kelâm, kılleti taam, kılleti menâm, uzleti ani'l-enâm" derlerdi. Tekke, bunların hepsini birden temin eder. Tekkede dünyâ kelâmı yokdur, onun yerine zikrullah vardır. Tekkede uyku yokdur, geç saatlere kadar ibâdet ve tâat ve hizmet vardır. Tekkede çok yemek de yokdur, onun yerine riyâzat ve halvet vardır. Tekkede ehl-i dünyâ ile yapılan mâlâyâni sohbetler de yokdur, onun yerine mürşidin gönülleri ihyâ eden sohbeti ve dervîşlerin gönülden gönüle muhabbeti vardır.

İşte en kısa tarifiyle tekke budur.

Halkı kodu Hakk'a tutdu yüzünü dervîşler
Halka bakmaz Hakk'dan ayırmaz gözünü dervîşler
Çünkü yokluk şerbetinden bir kadeh nûş etdiler
Hiçe satdılar bu 'izz ü nâzını dervîşler
Listeye geri dön