18 Ağustos 2021 tarihinde yayınlanmıştır.
Ebû Saîd Ebu'l-Hayr Hazretleri ki sôfiyye tâifesinin ileri gelenlerindendir, kendisinden sonra gelen pek çok sôfî onu önder ve rehber ittihaz etmişlerdir, tekke âdâbının çoğu ondan alınmışdır, bir gün tekke âdâbından bahsedilirken "Bir kimse bir işi zoraki yaparsa şekilci ve merâsimci olur. Sonra bu iş âdet hâlini alır, sonra da tabîat hâline gelir" buyurmuşlar, sonra da hizmetine bakan dervîşe hitâben, "Kalem kağıt getir de tekke ehlinin merâsim ve âdetlerine dâir bir şeyler yazdırayım" buyurmuşlar ve kalem kağıt getirilince de şöyle yazdırmışlardır :
Biliniz ki tekke ehlinin uyması gereken âdetler ve merâsimler ondur. Ashâb-ı Soffa'nın sünneti gereği bu on husûs tekke ehline farzdır. Hankâh ehli sâf olduklarından ve Ashâb-ı Soffa'nın davranışlarını örnek aldıklarından onlara sôfî denilmişdir. İşte Allah'ın kitâbına ve Mustafâ'nın sünnetine uygun olarak kendilerine farz kıldıkları on husûs şunlardır :
Birincisi, tekke ehlinin elbiseleri temiz olmalı. Çünkü Allah, "وَثِيَابَكَ فَطَهِّرْۙ" buyurmuşdur. Her zaman temiz olmalı çünkü "ف۪يهِ رِجَالٌ يُحِبُّونَ اَنْ يَتَطَهَّرُواۜ وَاللّٰهُ يُحِبُّ الْمُطَّهِّر۪ينَ" buyrulmuşdur.
İkincisi, mescidde ve mübârek bir mekânda, "ف۪ي بُيُوتٍ اَذِنَ اللّٰهُ اَنْ تُرْفَعَ وَيُذْكَرَ ف۪يهَا اسْمُهُۙ يُسَبِّحُ لَهُ ف۪يهَا بِالْغُدُوِّ وَالْاٰصَالِۙ" âyeti kerîmesinde beyân edildiği üzere oturulmalıdır.
Üçüncüsü, namazı ilk vaktinde cemâatle kılmalı. Nitekim, "وَالَّذ۪ينَ هُمْ عَلٰى صَلَوَاتِهِمْ يُحَافِظُونَۢ" buyrulmuşdur.
Dördüncüsü, geceleri çokça namaz kılmalı. Nitekim, "وَمِنَ الَّيْلِ فَتَهَجَّدْ بِه۪ نَافِلَةً لَكَۗ" buyrulmuşdur.
Beşincisi, "وَالْمُسْتَغْفِر۪ينَ بِالْاَسْحَارِ" âyet-i kerîmesince seher vakti çokça istiğfar etmelidirler.
Altıncısı, tan yeri ağardıkdan güneş doğuncaya kadar okuyabildiği kadar Kur`ân okumalı, dünyâ kelâmı konuşmamalıdır. Nitekim, "اِنَّ قُرْاٰنَ الْفَجْرِ كَانَ مَشْهُودًا" buyrulmuşdur.
Yedincisi, Akşam namazıyla Yatsı namazı arasında bir evrâd yâhud zikirle meşgûl olmalıdırlar. Nitekim, "وَمِنَ الَّيْلِ فَسَبِّحْهُ وَاِدْبَارَ النُّجُومِ" buyrulmuşdur.
Sekizincisi, muhtâcları, zayıfları, fakîrleri kabûl etmeli, onlara alâka göstermeli, ikramda bulunmalı, onları incitmemeli. Nitekim, "وَلَا تَطْرُدِ الَّذ۪ينَ يَدْعُونَ رَبَّهُمْ بِالْغَدٰوةِ وَالْعَشِيِّ يُر۪يدُونَ وَجْهَهُۜ" buyrulmuşdur.
Dokuzuncusu, diğerlerinden izin almadan bir şey yememeli. Nitekim, "وَالْمُوفُونَ بِعَهْدِهِمْ اِذَا عَاهَدُواۚ" buyrulmuşdur.
Onuncusu, bulunduğu yerden diğerlerinden izin almadan ayrılmamalı. Nitekim, "اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ وَاِذَا كَانُوا مَعَهُ عَلٰٓى اَمْرٍ جَامِعٍ لَمْ يَذْهَبُوا حَتّٰى يَسْتَأْذِنُوهُۜ" buyrulmuşdur.
Bunlara ilâve olarak boş zamanlarında şu işlerle meşgûl olmalılar. Ya ilim öğrenmeli, ya evradla meşgûl olmalı, ya da bir kimseye iyilik etmeli, bir iş için yardımcı olmalı.
İmdi, her kim bu zümreyi severse, gücü yetdiği ölçüde onlara yardımcı olsun, hayırda ve sevâbda onlara ortak olsun. Zîrâ Cenâb-ı Hakk onlara şunu bildirdi : "اَنّ۪ي لَٓا اُض۪يعُ عَمَلَ عَامِلٍ مِنْكُمْ مِنْ ذَكَرٍ اَوْ اُنْثٰىۚ بَعْضُكُمْ مِنْ بَعْضٍۚ". Resûl aleyhisselâm da şöyle buyurur, "Bir zümreyi seven onlardandır". Hazret-i Peygamber bunlar hakkında, "Üstü başı perîşan, toz toprak içinde, elbiseleri yırtık pırtık, kendilerine kıymet verilmeyen öyle kimseler vardır ki, Allah adına and içerek, şu şöyle olacakdır, deseler, Allah onların yemînini doğrular. Rabbü'l-âlemîn onlar hakkında şöyle buyurmuşdur : "اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الرَّاشِدُونَۙ فَضْلًا مِنَ اللّٰهِ وَنِعْمَةًۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ".
Gördüğünüz gibi sôfiyyenin bütün âdâbı hep Kur`ân'a dayanır, hep Sünnet-i Resûl'e istinâd eder.