Tekke Ticâreti

26 Ekim 2024 tarihinde yayınlanmıştır.

Tekke

Tekkeyle ticâretin ne alâkası var diyeceksiniz. Olmaması lâzım elbette ama var. Hem de yeni bir şey değil bu. Benim bildiğim en az iki asırdır var bu iş. Nitekim yabancı seyyahlar seyahatnâmelerinde bahsediyorlar bundan. İstanbul'daki bazı tekkeler işi ticârete dökmüşler, para karşılığı turistlere âyîn seyrettirmeye başlamışlar. Tabii turistlerin ilgisini çeken âyînler belli, Mevlevî âyîni ile Rufâî zikri. Birincisi son derece sanatlı, işin içinde mûsıkî var, raks var filan. Diğerinde ise burhan denilen ve akla durgunluk veren bir takım şeyler var. Dervîşler vücûdlarına şiş batırıyorlar, dilleriyle ateşde kızdırılmış demirleri yalıyorlar filan. Bunlar yabancılara çok câzib geliyor ve âdetâ  tiyatroya, operaya yâhud bir gösteriye, şova gider gibi gidiyorlar buralara. Bu gelenek cumhuriyet döneminde tekkelerin kapatılmasıyla bir müddet inkıtaya uğradıysa da sonradan konjonktür değişip de işler serbestleşince eskisinden daha beter bir hâl aldı. 

Günümüzde tarîkatlara mahsûs zikir âyînleri ve bilhassa mevlevî semâ'ı, en çok istismara konu olan işlerden biri hâline geldi. Semâ', istismarcıların elinde ucuz bir gösteriye dönüşdürüldü ve bir geçim kapısı hâline getirildi. Öyle ki ne semâ' edenler ne yapdıklarının farkındalar, ne de onları seyredenlerin semâ'dan haberi var. Bendeniz buna post-modern semâ' ve Mevlânâ'sız mevlevîlik diyorum. İstismarcılar işi o kadar ilerletdiler ki, artık kebabçı açılışlarında, düğünlerde bile semâzenler görülüyor. Hattâ genç kızlar semâzen olarak yetiştiriliyor. Peki ne için yapılıyor bütün bunlar? Üç kuruş para için. Yazık ki ne yazık!

Listeye geri dön