Tembellik Şeytan'dandır

23 Temmuz 2023 tarihinde yayınlanmıştır.

Şeytan

Tembellik, nefs-i emmârenin sıfatlarındandır. İnsanın en büyük zaaflarından biridir tembellik. Cenâb-ı Hakk Kur`ân-ı Kerîminde, "وَاَنْ لَيْسَ لِلْاِنْسَانِ اِلَّا مَا سَعٰىۙ ve inne leyse lil insâni illâ mâ se'â" buyuruyor. Yani insan ancak çalışarak kazanç elde eder diyor. Kazanç, ister maddî olsun, ister manevî olsun, değişmez bir kâidedir bu. Resûl-i Ekrem Efendimiz de tembelliğin ne kötü bir şey olduğunu bize bildirmek için, "Tembellikden sana sığınırım Yâ Rabbi" diye duâ etmişlerdir.

Nefs tembelliği sever, çalışmayı sevmez, yan gelip yatmaya bayılır, meşakkati, yorulmayı sevmez. Düşünmez ki, çalışmayana bir şey yokdur, insan nefsine tâbi olursa işin sonu felâketdir. Onun için Şeytan mütemâdiyen insanı tembelliğe sevkeder. "Boşver, yarın yaparsın" der, insanı işden, çalışmakdan alıkoyar. "Daha imtihana çok var, sonra çalışırsın" der, ders çalışmakdan alıkoyar. "Yarın tövbe edersin, öbür gün tövbe edersin" der, tövbeyi geciktirir. "Daha çok gençsin, biraz dünyânın tadını çıkar, ibâdete sonra başlarsın" der ibâdetden alıkoyar. Hâsılı her husûsda yapılması gerekenleri erteleterek, insanı felâkete sürükler. 

Dünyevî işler de uhrevî işler de hep vakitledir. Her işin muayyen bir vakti vardır, vakti geçirildi mi fırsat elden gider. Meselâ okul zamanı tembellik yapan, ders çalışmayan, oyun peşinde koşan talebe hapı yutar. Meslek sâhibi olmanın da bir vakti vardır, o vakit geçirildi mi iş güç sâhibi olmak zorlaşır hattâ imkânsızlaşır. Ekim, dikim zamanında tembellik eden, hasad zamanında mahsûlsüz kalır. Atalarımız ne güzel söylemişler, bugünün işini yarına bırakma diye. Ağustos böceği ile karıncanın hikâyesi de meşhûrdur.

İbâdetler için de tembelliği bırakmak lâzımdır. Zîrâ dünyâ âhiretin tarlasıdır. Burada ekmeyen orada biçemez. Namaz vaktinde kılınmazsa, kazâya kalır. Hac farz olduğunda gidilmezse, ecelin erişmeyeceği ne malûm. Yine kendisine zekât farz olan kişi, zekâtını vermez de ölürse âhirete borçlu gider. Bir hayır yapılacağı zaman onu geciktirmeden hemen yapmak lâzımdır, eğer tehîr edilirse, türlü türlü mâniler çıkar. Demek ki ibâdet ve tâat, hayır ve hasenât cinsinden ne varsa hepsinde de vakitlere riâyet etmek şartdır. Bunun için de tembellikden, uyuşuklukdan, atâletden, kesâletden kurtulmak lâzımdır.

Hiç şübhe yok ki, tembellik şeytânî, çalışmak rahmânîdir. Nitekim Cenâb-ı Hakk Kur`ân-ı Kerîminde zât-ı ecell-i a'lâsı hakkında şöyle buyurur : "كُلَّ يَوْمٍ هُوَ ف۪ي شَأْنٍۚ" . Yani şuûnât-ı ilâhî bir ân dahi kesilmez, tecelliyât-ı rahmânî her ân cârîdir ve cümle mahlûkâta sârîdir. İşte tembellik yapmayan, dâimâ çalışan, bir işi bitirince diğerine başlayan, boş boş oturmayan, sa'y u gayret gösteren kimseler, böylelikle rahmânî bir sıfata bürünmüş olurlar. 

Kur`ân'da en çok tekrarlanan cümlelerden biri, "ellezîne âmenû ve amilu's-salihât" cümlesidir. Allah îmânla sâlih ameli kerrât ve merrât ile bir arada zikretmişdir. Amel demek, iş demekdir, ibâdet demekdir, çalışmak demekdir. Bu demekdir ki Allah bizim dâimâ çalışmamızı istiyor, boş oturmamızı istemiyor.  

Allah yine Kitâb-ı Kerîminde şöyle buyuruyor, "فَاِذَا فَرَغْتَ فَانْصَبْۙ". Manâsı şu, "Bir işi bitirince yeni bir işe giriş". Bu demekdir ki Allah rızâsını elde etmek isteyen kimse, boş durmamalı, dâimâ çalışmalı. Çalışma, ister dünyevî olsun, ister uhrevî, ister maddî olsun, ister manevî.

Listeye geri dön