6 Ekim 2017 tarihinde yayınlanmıştır.
Düm 'ale't-tahârati yüvessa' 'aleyke'r-rızk
Rızkının genişlemesi için temizliğe devâm et
Hadîs-i Şerîf
Önceki yazımızda dört türlü temizlikden bahsetmişdik ve "إِنَّ اللّهَ يُحِبُّ التَّوَّابِينَ وَيُحِبُّ الْمُتَطَهِّرِينَ / innallâhe yuhıbbut tevvâbîne ve yuhibbul mutetahhirîn" âyet-i kerîmesinin bu dört çeşit temizliğe işâret ettiğini söylemişdik. Allah, bu âyet-i kerîmede çok tövbe edenler ile çokça temizlenenleri sevdiğini beyân ediyor. "Tevvâbîn" çok tövbe eden demekdir. Tövbe, ma'nevî temizliğin ilk mertebesidir ve tövbe ile günâhların temizlendiği de herkesin ma'lûmudur. "Mütetahhirîn" ise ma'nevî temizliğin diğer kısımlarına işâret eder ki en başda kalbin temizlenmesi gelir. Sôfiyyenin üzerinde en çok durduğu mes'ele de budur zîrâ Allah'ın sevgisini kazanmanın yolu böyle bir temizlikden geçer.
Yukarıdaki hadîs-i şerîfe gelince...
Resûl-i Ekrem Efendimiz'in bu mübârek sözünde nice hikmetler vardır. Bu hadîs-i şerif bir yönüyle zikrettiğimiz âyet-i kerîmenin tefsîridir. Şöyle ki :
Kalbi günâh ile kararmış bir kimseye ma'nevî rızk yani ilâhî feyz ve bereket gelmez. İnsan, ma'nen temizlendikçe feyzi artar. Nefslerini kötü sıfatlardan arındırmayanlar da ma'nevî rızıklardan mahrûm kalırlar. İnsan ne kadar çok temizlenirse, ilâhi feyz ve lütuflara o kadar çok nâil olur. Bunun sebebi de günâhların ve kötü sıfatların Allah ile kul arasında zulmânî bir perde olmasıdır. Her ne kadar feyz-i ilâhî her an her yeri güneş gibi aydınlatıyor olsa da, kat kat perdeler arkasında kalan kişinin güneşden istifâde edememesi gibi nefsin karanlıklarında hapsolan insan da bu feyzden istifâde edemez. Bunun için "Herkesin feyzi tahâreti kadardır" denilmişdir.
Bu hadîs-i şerîf diğer bir yönüyle de, maddî rızka işâret eder. Zîrâ وَمَنْ أَعْرَضَ عَن ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنكًا âyet-i kerîmesinde "Her kim ki bizim zikrimizden yüz çevirirse biz onun geçimini dar ederiz" buyuruluyor. Yani dünyâdaki geçim ve rızkın genişliği Allah'a ibâdet ve zikrullah iledir. Dikkat edilirse Hakk'dan yüz çeviren ehl-i dünyâ ne kadar mal-mülk sahibi de olsalar hep sıkıntı içindedirler, ağızlarının hiç tadı yokdur. Halbuki Allah'a kul olanlar, görünüşde fakîr de olsalar, içleri ferah, ağız tadları da yerindedir. Herkesin bildiği gibi ibâdetden önce temizlik şarttır. Bunun da ilk mertebesi abdestdir. Abdest her ne kadar su ile yapılan bir temizlik ise de aslında ma'nevî bir temizlikdir. Bu yüzden sôfiyye, dâimâ abdestli olmayı sülûkun şartlarından sayarlar.
Olmasa sırr-ı tahâret sârî
Feyz-i Hakk Âdem'e olmaz sârî